Değerli
dostum Gündüz AKGÜL; “Hukuk Devletinin Olmazsa Olmazları”
başlığı altında çok güzel bir makale yazmış ve AKP iktidarı
tarafından, AKP Meclis Grup çoğunluğuna dayanarak çıkarılan
ve taze Cumhurbaşkanı Tayyip Bey tarafından jet hızıyla
onaylanan torba yasa rezaletini dile getirerek, bu yasada yer alan ve
ülkemizin, insan hak ve özgürlüklerine ve hukukun üstünlüğüne
dayalı hukuk devleti düzenini kısmen de olsa yok edecek şekilde,
yürütme organına, bazı üst düzey kamu görevlileriyle, emniyet
teşkilatına mensup kamu görevlilerinin atama, görevden alma ve
yer değiştirmeleriyle ilgili olarak idari yargı mercilerince
verilen mahkeme kararlarını askıya alınarak, iki sene boyunca
uygulamaması, beş
yılı geçen özelleştirmeler hakkında verilen yargı kararlarının
ise hiç uygulanmaması imkanını tanıyan ve
yargı erkini
yok sayan, yargı kararlarını uygulamayanlar hakkında soruşturma
ve kovuşturma yapılmasını engelleyen torba yasa uygulamasını
eleştirerek, bu yasanın Anayasaya aykırı olan ilgili maddelerinin
iptali için, muhalefet partilerini Anayasa Mahkemesine müracaat
etmeye davet etmiştir.
Sevgili
dostum Gündüz AKGÜL; olayın vahametini dile getirmekle birlikte,
çıkış yolu olarak, sadece, Anayasaya aykırı bu yasal
değişikliklerin iptal talebiyle Anayasa Mahkemesine müracaat
edilmesini sağlık vermekle yetinerek, bize göre olayın asıl
vahametini tam olarak dile getirmemiştir.
Anayasaya
aykırı yasal düzenlemelerin iptali için Anayasa Mahkemesine
gidilmesi, bilinen ve yapılması gereken doğal bir yol ve süreç
olup, ana muhalefet partisi CHP: her zaman olduğu gibi, bu konuda
da, Torba Yasanın, anayasaya aykırı maddelerinin iptali istemiyle,
mutlaka Anayasa Mahkemesine başvuracaktır. Bundan en ufak bir
şüphemiz yoktur.
Bize
göre, torba yasaya konulan bazı hükümlerle, Anayasamıza göre,
Türk Milletine ait olan yargı egemenlik hakkını Türk Milleti
adına kullanan mahkemelerin yargı yetkisini tanımayan ve ortadan
kaldıran ve yargı kararlarını yok sayan AKP iktidarının bu
yasal düzenleme ve uygulaması; ülkemizde ,Anayasanın 2.
maddesiyle kurulan hukuk devleti düzeninin kısmen değiştirilerek,
yerine, hukuk dışı ve keyfi bir düzen kurmak anlamına gelmekte
olup, bu eylem, açıkça Anayasayı ihlaldir.
AKP
iktidarının Başbakanı, bakanları ve bu yasaya onay veren
milletvekilleri, TCK.nun 309/1
ncu
maddesinde yer alan;” Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya
veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin
fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.” hükmünü ihlal
etmişler ve anayasayı ihlal suçunu işlemişlerdir.
TCK.nun
309. maddesinde düzenlenen anayasayı ihlal suçu, sadece sokak
hareketleriyle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin silahlı kalkışmalarıyla
işlenen bir suç değildir.Bugüne kadar, tüm darbelerin ve Ayasal
düzenin ortadan kaldırılması fiillerinin Türk Silahlı
Kuvvetleri tarafından uygulamaya konulması nedeniyle, hiç kimse,
bu suçun, sadece sokak hareketleriyle ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin silahlı kalkışmasıyla işlenebilecek bir suç
olduğu yanılgısına kapılmamalıdır.
Anayasayı
ihlal suçu; çok açık bir şekilde Anayasa dışına çıkan iş
başındaki siyasal iktidarlar ve onun dümen suyuna giren meclis
çoğunluğu tarafından çıkarılan ve uygulamaya konulan
yasalarla, daha kolay bir şekilde işlenebilir.
Sandıktan
seçilerek meşru bir şekilde iş başına gelen ve bir süre sonra
Anayasa dışına çıkmasına rağmen, dört sene boyunca, yeni
seçimlere kadar yasal yollardan iktidardan düşürülmeleri mümkün
olmayan siyasal iktidarlar, kendi meclis çoğunluklarını
kullanarak çıkardıkları yasalarla, hukuk devleti düzenini kısmen
de olsa ortadan kaldıran uygulamalarını, yürütne erkinin
kendilerine sağladığı yasal güç ve otoriteyi ve cebir gücünü
kullanmak suretiyle, halka zorla kabul ettirebilir ve yürütme ve
onun emrindeki yasama erkinin, yasalardan doğan otoritesine ve cebir
gücüne karşı koyamayan, karşı koymaya kalkışanlarının da,
Türk Ceza Kanununda yer alan hükumete ve yasama organına karşı
darbeye teşebbüs suçlamasıyla korkutulan halkımızın, siyasal
iktidarın anayasa dışına çıkarak yaptıklarına karşı susmak
zorunda bırakılması, siyasal iktidarların işledikleri anayasayı
ihlal suçunun cebir unsurunu oluşturmaktadır.
AKP iktidarı;
çıkardığı ve yürürlüğe koyduğu torba yasada yer alan bazı
hükümlerle,Türkiye Cumhuriyetinin,bir hukuk devleti olduğunu
belirleyen Anayasanın 2.nci; İdarenin her türlü eylem ve
işlmelerine karşı yargı yolunun açık olduğunu belirten 125.
nci ve yasama ve yürütme organları ile idarenin,mahkeme
kararlarına uymak zorunda olduklarını, bu organların ve idarenin
mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceğine ve
yerine getirilmesini geciktiremeyeceğine ilişkin 138. nci
maddelerini, yasalardan kaynaklanan otoritesini ve cebir gücününü
kullanarak devre dışı bırakmak suretiyle, TCK.nun 309. maddesinde
tarif edilen anayasayı ihlal suçunu işlemiş ve meşruiyetini
kaybetmiştir.
Burada dikkatlerden
kaçan bir hususu daha hatırlatmak istiyoruz. Bu torba yasa, Tayyip
Bey Başbakan iken, onun tarafından hazırlanarak meclis sunulmuş,
ancak henüz yasalaşmadan Tayyip Bey Cumhurbaşkanı seçilerek
köşke çıkmış ve daha sonra mecliste kabul edilerek yasalaşan
bu yasa metni, tasarısında kendi imzası bulunan Tayyip Bey
tarafından, Cumhurbaşkanı sıfatıyla imzalanarak onaylanmış
olup, bu durumda Tayyip Bey, torba yasanın iddianamesini yazan hem
savcısı, hem de bu yasanın onayını veren hakimi konumuna
gelmiştir.Kanımızca, torba yasa, kaderin cilvesi olan bu haliyle
de, bir Anayasa ihlali ile malul hale gelmiştir.
Bu itibarla, torba
yasasnın anayasaya açık ve seçik bir şekilde aykırı olan bazı
maddelerinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesinde açılacak olan
davnın yanısıra, bu torba yasada yer verdikleri bazı hükümlerle
Anayasayı ihlal suçunu işlemiş olan AKP iktidarı ve Meclis grubu
milletvekilleri hakkında yasal işlem yapılması için ilgililerin
harekete geçmeleri gerekmektedir.13/Eylül/2014
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu
Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder