Bir önceki
yazımızda belirttiğimiz gibi, rehin alınmalarının nedeni ne
olursa olsun, 101 gün süren esaretten sonra, şöyle veya böyle,
IŞİD terör örgütünün esaretinden salimen kurtulan Musul
Başkonsolosu ve konsolosluk çalışanları için, milletçe çok
sevindik ve mutlu olduk.
Karşılıksız
ve bir insan olarak, kurtulan rehinelerimiz'e sevinmemiz ve mutlu
olmamız, işin insani yönü olup, AKP iktidarının, bu insani
sevinci, siyasi bir gösteriye dönüştürmüş olması, ayrıca
üzerinde durulması gereken bir insanlık ayıbıdır.
Ülkemizin
Başbakanlık koltuğunda oturan zatın; defalarca Başkonsolosun
alnından öpmesi, karşılamaya gelen rehine yakınlarından 8-10
yaşlarındaki bir erkek çocuğunu iki eliyle kavrayarak boynundan
tutup, çocuğun boynunda ciddi bir hasar oluşturacak şekilde,
kendi dudak hizasına kadar kaldırarak, sözüm ona öpmesi, 2-3
yaşlarındaki yanılmıyorsak rehine başkonsolosun çocuğunu
kucağına alarak havalara atıp tutması, hava alanında yaptığı
konuşmasında, kendi öngörüsüzlükleri sonucunda rehine krizinin
oluşmasına neden olmaları sebebiyle, haklı olarak AKP iktidarını
eleştiren muhalefeti, acılardan siyasi çıkar sağlamakla ve
sorumsuzlukla suçlaması, Cumhurbaşkanı Tayyip Bey'in; rehineleri
Çankaya Köşkünde kabulü sırasında yaptığı konuşmasında,
kel alaka olarak ve muhalefete gönderme yapacak şekilde, ülke
yönetiminin bakkal dükkanı yönetmeye benzemediğini ve bazı
şeyleri açıklayamayacaklarını beyan etmesi, rehinelerin
kaldıkları bu esaretten sonra bir ay izin yapmaya hak
kazandıklarına, kendilerinin yasa gereği bir ay izinli
sayılacaklarına ilişkin, Cumhurbaşkanlığı makamını
ilgilendirmeyen, Cumhurbaşkanının görev ve yetkisine girmeyen ve
Cumhurbaşkanlığı makamını bakkal dükkanı işletmecisi
seviyesine indiren beyanları, milletçe duyduğumuz insani duygulara
dayalı sevinçle alakası olmayan, rehinelerin kurtulmalarını
siyasi bir şova dönüştüren, şark usulü gereksiz davranışlar
olarak, kamuoyunun dikkatlerinden kaçmamış olmalıdır.
İlk etapta,
rehinelerin kurtarılmalarının, MİT tarafından gerçekleştirilen
bir operasyonla olduğu açıklanmış ise de, tek yanlı ve gizli
bir operasyonun olmadığı, MİT'in öncülüğünde ve aracılığıyla
IŞİD ile yapılan karşılıklı görüşmeler ve pazarlıklar,
elimizdeki bazı IŞİD militanlarının rehinelerimiz'e karşılık
olarak IŞİD'e geri verilmeleri sonucunda varılan nihai bir
mutabakat sonunda rehinelerimiz'in serbest bırakılarak MİT
elemanlarına teslim edildikleri ve ülkemize getirildikleri,
özellikle, Cumhurbaşkanının, kendisine yöneltilen, “takas var
mı?” sorusuna verdiği, “velev ki takas ettik” şeklindeki
cevabında yatan dolaylı kabulü ile ortaya çıkmış
bulunmaktadır. Fidye verilip verilmediği ise, halen belirsizliğini
korumaktadır.
Biz,
rehinelerimiz'in kurtarılması için IŞİD örgütü ile görüşme
ve müzakereler yapılmasını ve hatta takasa girilmesini
eleştirmiyoruz. Çok tehlikeli ve kafa kesen bir terör örgütünün
elindeki 49 can için yapılan görüşmeler ve takas'ı mazur
görmemiz ve normal karşılamamız gerekiyor.
Ancak, bu mutlu
sona rağmen, Musul Başkonsolosumuz ile ekibi 48 kişinin, bölgedeki
IŞİD tehlikesine Musul Valisinin dahi Musul'u terk etmesine rağmen,
konsolosluk binasını ve Musul'u terk etmemekte ısrar etmesinin
nedenlerini ve bu tahliyeyi engelleyenlerin, kim veya kimler
olduklarını sormak ve bu sorunun cevabını açık ve net bir
şekilde öğrenmek, milletçe hakkımız olup, bu rehine krizinin
doğmasına neden olanların da, bunun hesabını vermeleri
gerekmektedir.
Rehinelerin
iadesi için yapılan pazarlık ve görüşmelerde, IŞİD örgütüne,
bazı mali, askeri ve siyasi olanakların sağlanacağı vaadinde
bulunulmuş mudur? Bunların hiçbirini bilmiyoruz.
IŞİD'e karşı
ABD liderliğinde kurulmak istenen askeri koalisyon'a, Türkiye
Cumhuriyetinin de katılması konusunda ABD tarafından yapılan
baskıları mutlaka izlemiş olması ve bilmesi gereken IŞİD
yöneticilerinin; rehinelerin iadesi konusunda yapılan görüşmelerde,
oluşturulmak istenen kendilerine yönelik askeri koalisyona
girmememiz konusunu güdeme getirerek, bu konuda güvence aldıklarını
düşünüyoruz. Aksi halde, IŞİD, elinde bir koz olarak tuttuğu
ve ülkemiz yöneticilerinin hassasiyet gösterdiklerini çok iyi
bildiği 49 rehineyi niçin elinden kaçırsın?
Bu
bilinmeyenleri, zaman içinde öğreneceğiz, özellikle, 49
rehinenin sağlimen esaretten kurtulmalarına ve ülkelerine
dönmelerine rağmen, AKP iktidarının; IŞİD konusunda, 49
rehineyi bahane yaparak gösterdiği hassasiyet ve çekincelerini,
IŞİD'e yönelik askeri koalisyona katılma konusundaki önceki
isteksizliğini sürdürmeye devam etmesi, çok tehlikeli bir terör
örgütü olan İŞİD'in terör örgütü olduğunu açıkça
belirtme iradesini ortaya koyamaması halinde, DAVUTOĞLU ve ERDOĞAN
ikilisinin, hala IŞİD'e yakın durdukları ve IŞİD'e bazı
güvence ve tavizleri verdikleri şüphesini daha da artıracak ve
bugüne kadar ABD ve AB ülkelerini terörle mücadeleye gerekli
desteği vermemekle suçlayan AKP iktidarı, terörle mücadele
konusunda büyük bir yara alacak ve ileride muhtemel bir PKK
terörüyle mücadele söz konusu olduğunda, ABD ve AB ülkelerinin
terörle mücadele konusundaki desteklerini talep etmeye yüzü
olmayacaktır.
Burada bir
gerçeği de vurgulamak istiyoruz.Rehinelerin kurtarılmalarından
sonra, DAVUTOĞLU ve ERDOĞAN ikilisi yaptıkları konuşmalarında,
bunun büyük bir diplomasi başarısı olduğunu, devletimizin
büyüklüğünü, devletimizin nerelerden nerelere geldiğini
ortaya koyduğunu beyan ettiler. Doğrudur, iş başındaki AKP
iktidarını kast etmemek şartıyla, Türkiye Cumhuriyeti Devleti;
AKP iktidarının, din ve mezhep üzerinden yaptığı siyasete, ülke
insanını,sağcı,solcu,dindar,laik,Sünni, Alevi, Kürt,Türk diye
ayrıştırıp kamplara bölmesine, iflas eden dış politikasına,
kırılgan hale getirilen ekonomisine, bölünme aşamasına
getirilmesine, ülkenin Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde devlet
otoritesinin kaybedilmesine, yolsuzlukların ve rüşvetin olağan
hale gelmesine ve burada saymakla bitiremeyeceğimiz tüm
olumsuzluklarına rağmen, temelleri çok sağlam, büyük ve güçlü
bir devlettir.
Umarız, bu
büyük ve güçlü devletimiz, en kısa zamanda, büyüklüğüne ve
gücüne yakışan bir siyasal iktidara da kavuşacaktır.
22/Eylül/2014
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir
Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder