Başbakan Ahmet Bey'in
öyle sakin görüntüsüne bakıp aldanmayın,
konuşmalarına baktığınızda polemik yapmakta ustası Tayyip
Beyden pek geri kalmamaya çalışıyor. Yere baka baka, Tayyip
Bey'in gerilim politikasını sürdürmeye çalışıyor,
sürekli olarak, her fırsatta CHP ve MHP liderlerini
eleştiriyor, veresiye satan ve parasız kaldığında eski veresiye
defterleri karıştırmaya başlayan bakkal gibi, eski defterleri
karıştırarak, 1937 de yaşanan ve tarihin yargılamasına
bırakılan Dersim isyanını gerçekleştiren isyancılara, o
dönemin koşullarına göre, hak ettikleri cevabı veren
dönemin devlet adamlarını, devlet zulmü yapmakla
suçluyor, Dersim olaylarının modern bir Kerbela olduğunu
iddia ediyor ve Dersim’de yapılan yanlıştı, zulümdü
diyor.
Devlet topraklarından bir
bölümünü devletin hakimiyetinden çıkararak
bağımsız veya özerk bir yönetim kurmak amacıyla devlete
isyan eden bölücü PKK terör örgütü
militanları ile yandaşlarına karşı, uyguladığı siyasi
stratejinin gereği olarak, hoş görülü davranmasına
rağmen, iktidardaki AKP yönetiminin, bırakınız 1937 ve 1938
li yılların tek partili zor ve ağır koşullarını, günümüzün
çok partili ve demokratik koşullarında devlet zulmü
uygulamaktaki hünerini, kimse görmezlikten gelemez.
En tazesinden başlayalım,
daha dün akşam, İstanbul Validebağ korusundaki ağaçlar
kesilerek, ihtiyaç fazlası ve gereksiz olarak cami
yapılmasına karşı direnerek demokratik protesto haklarını
kullanan kadınlarımıza, emirlerindeki polis aracılığıyla yakın
mesafeden ve yüzleri hedef alınarak biber gazı sıkılması ve
kadınlarımızın hastanelik edilmeleri,
Somada, iş güvenliğinden
ve devletin denetiminden yoksun olarak taşeron şirketler tarafından
işletilen maden ocağında 301 işçinin ölümlerine
neden olunması,
Ermenek Karaman maden
ocağında devletin gerekli olan iş güvenliğini sağlamaktaki
denetim eksikliği ve beceriksizliği yüzünden 18
işçimizin, maden ocağının derinliklerinde tonlarca sel
suyunun altında kalarak ölmelerine neden olunması,aradan geçen
on beş güne rağmen, iki işçimiz dışında 16
işçimizin dirisinden vazgeçtik, ölülerinin
dahi çıkarılarak yakınlarına teslim edilememesi, işçi
yakınlarının, ölülerinin kendilerine teslim edilmesine
dahi sevinecek hale getirilmeleri,
Soma Yırca Köyünde
termik santral yapılması için, Danıştay'ın yürütmeyi
durdurma kararına rağmen, 6000 yetişmiş ve canlı zeytin ağacının
kesilmesine, buna engel olmak isteyen ağaçların sahibi köylü
vatandaşlara, ağaçları kestiren ve termik santrali yapacak
olan şirketin özel koruma görevlilerinin şiddet
uygulamalarına sebebiyet verilmesi,
Gezi Parkı barışçıl
demokratik direniş eylemi sırasında, polisin, silahsız ve
barışçıl eylemcilere karşı orantısız güç
kullanarak, Ali İsmail Korkmaz ve diğer insanlarımızın
öldürülmeleri ve bazılarının yaralanarak sakat
bırakılmaları,
Uluderede 34
vatandaşımızın yanlış istihbarat sonucunda bombalanarak
öldürülmeleri,
AKP iktidarı döneminde
gerçekleştirilen, çoğu 2014 model, yepyeni ve gıcır
gıcır devlet zulmü değil midir?
Ahmet Bey, hipermetrop
olacak ki; uzaklardaki, 1937 ve 1938 yıllarının olayı Dersim
isyanını görebiliyor ve burada devlet zulmü uygulandığını
söylüyor, kendi iktidarları döneminde, en yakınında
ve burnunun dibinde vuku bulan yukarıda belirtmeye çalıştığımız
devlet zulümlerini göremiyor, daha doğrusu işine
gelmediği için görmek istemiyor ve halkımızı
kandırmaya çalışıyor.
Biraz insaf, Ahmet Bey.
11/Kasım/2014
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi
Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder