Tayyip
Bey, dün (24/Kasım/2014) Kadın ve Demokrasi Derneğinin İstanbulda
düzenlediği KADEM 1.Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesinde
yaptığı konuşmasında, “kadın ve erkeğin eşit olması
fıtrata ters” diyerek, kadın ve erkek eşitliğini ret eden bir
görüş açıklamıştır.
Laik
olmayan Tayyip Bey'in, İmam Hatip okumuş bir din adamı olarak,
dini inanışına ve şeriatın, erkeği kadına göre üstün tutan
hükümlerine göre, kadın erkek eşitliğini kabul etmeyen
görüşünü doğal karşılayabilirsek de, Tayyip Bey'in din
adamlığı kimliği dışında, laik Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanı kimliğine göre bir değerlendirme yaptığımızda,
bu beyanının, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyetinin
Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir kişiye yakışmadığı
gibi, kadın erkek eşitliğini reddeden bu beyan, Anayasanın 10.
maddesinde yer alan;
dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din,
mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin herkesin kanun
önünde eşit olduğunu belirten Anayasanın yasa önünde eşitlik
ilkesine açıkça aykırı olup, Tayyip Bey bu dünkü beyanıyla,
hem Müslüman, hem de laik olunamaz diyerek çok önce açıklamış
olduğu laiklik karşıtı beyanına, hem Müslümanlık, hem de
kadın ve erkek eşitliği bir arada kabul edilemez sözünü ilave
etmiş bulunmaktadır.
Bugün,
demokratik, laik ve çağdaş toplumlarda, kadın ile erkeğin her
alanda eşit oldukları kabul görmekte ve demokratik ve laik bir
cumhuriyet olan ülkemizde de, yukarıda belirttiğimiz gibi,
Anayasamızın yasa önünde eşitlik ilkesini düzenleyen 10.
maddesinde yer alan hükümle, yaradılış özelliklerine, cinsiyet
farkına bakılmaksızın kadın ve erkek eşitliği tescil
edilmiştir.
Cinsiyet
farkı bulunan kadın ile erkek arasında, yaradılıştan
kaynaklanan fiziksel, ruhsal, yapısal,tabiat ve mizaç farklılıkları
var olup, kadın, erkeğe göre fiziksel olarak daha güçsüz ve
narin bir yapıya sahip olabilir, ama bu fiziksel ve ruhsal
farklılıklar, toplumsal yaşam içinde, haklar, özgürlükler,
ödevler ve sorumluluklar yönünden, kadınların erkekler ile eşit
olmalarına engel olamaz.
Eşitlik
kavramını, yaradılıştan ve cinsiyet farkından kaynaklı ruhsal
ve fiziksel farklılıkları da inkar edecek şekilde ve her yönüyle
mutlak eşitlik anlamında kabul etmek, bizi yanlış sonuçlara
götürür, örneğin kadının doğurmasına ve ana olmasına
karşılık, erkeğin doğurgan olmamasının, kadın erkek eşitliği
ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır.
Kadının;
fizik olarak, erkeğe göre daha narin yapıda ve güçsüz
olmasından kaynaklı olarak, bazı haklar alanında erkeğe nazaran
üstün tutulması, yine bazı yükümlülükler açısından muaf
tutularak kadın lehine birtakım pozitif ayrımcılık yapılıyor
olması da, kadın ile erkek arasında eşitlik olmadığı şeklinde
yorumlanamaz.
Kaldı
ki, Tayyip Bey ile onun kafa ve düşünce yapısındaki kişilerde
hakim olan kadın ile erkek arasında var olduğu kabul edilen
eşitsizlik kavramı; yukarıda belirttiğimiz, erkek karşısında
kadına tanınan birtakım pozitif ayrımcılığın karşılığı
olmayıp, erkeği, kendisine tanınan haklar yönünden, kadına göre
daha üstün tutan, İslam dinine ve antilaik düşünceye dayalı,
modern ve laik toplumların kabul edemeyeceği ilkel bir kavramdır.
Tayyip
Bey; şayet bilmeden, kadının cinsiyetine dayalı ve yaradılışından
kaynaklanan fiziksel ve ruhsal özellikleri dikkate alınarak,
erkeklere tanınmadığı halde, yasalarla kadınlara tanınan ve
pozitif ayrımcılık olarak nitelendirebileceğimiz bazı haklar ile
eşitlik kavramlarını karıştırmış ve “kadın ile erkeğin
eşit olması fıtrata terstir” lafını etmiş ise, diyecek bir
şeyimiz olamaz, ancak, Tayyip Bey'in gerçek niyeti, kadının
cinsiyetinin doğal bir sonucu olan fiziksel ve ruhsal
farklılıklarını öne sürüp kadını kollar gözükmek
suretiyle, kadını zayıf ve eksik göstererek, kendi yandaşlarına
erkeğin kadınlardan üstün olduğunu ve bu anlamda kadın ve
erkeğin eşit olamayacağı mesajını vermek ise,bunun
Cumhurbaşkanlığı ve devlet adamlığı ile bağdaşır ve kabul
edilebilir bir yanının bulunmadığını belirtmek zorundayız.
25/Kasım/2014
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir
Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder