Şu anda Tayyip
Bey'in giydiği iki şapkası var olup, buna, iki kisve de
diyebiliriz.
Tabi bu bir
benzetmedir.
Tayyip Bey'in
giydiğ birinci şapka, Cumhurbaşkanlığı şapkası, ikinci şapka
da, illegal bir şekilde, fiilen yürüttüğü Başbakanlık ve AKP
Genel Başkanlığı şapkasıdır.
Tayyip Bey'in
Cumhurbaşkanlığı şapkası, hukuken giymesi gereken asıl ve
legal şapkadır.
Ancak, Tayyip
Bey; Cumhurbaşkanı seçildilkten sonra, Cumhurbaşkanlığı
görevine başlarken, Meclis önünde namusu ve vicdanı üzerine
yaptığı, Anayasaya göre zorunlu olan tarafsızlık ve Anayasaya
bağlılık yeminini yaparken giydiği yasal olan Cumhurbaşkanlığı
şapkasını, yemin edip, Cumhurbaşkanlığına başlar başlamaz
çıkarmış ve 1150 odalı kaçak saray'ın en ücra köşesindeki
kullanılmayan bir odasına koyup saklayarak, bir daha giymemek
üzere kilit altına almıştır.
Tayyip Bey, bu
arada hiç kimseye sorup danışmadan, halkın oyu ile Cumhurbaşkanı
seçildim diyerek, Anayasaya aykırı bir şekilde, parlamenter
sistemi alaşağı ederek, hayal etmekte olduğu başkanlık
şapkasını giyeceği günün özlemi içinde, alaşağı ettiği
parlamenter sistemi de, başından çıkardığı Cumhurbaşkanlığı
şapkasını sakladığı 1150 odalı kaçak sarayın en ücra
köşesindeki odasına kilitleyerek, bekleme odasına almıştır.
Bu nedenle,
Tayyip Bey; fiili Başbakan ve fiili AKP Genel Başkanı gibi
çalışarak, halktan, AKP'ye oy talep ettiği propaganda
konuşmalarında, sık sık parlamenter sistem bekleme odasına
alınmıştır diyerek, Anayasaya aykırı bir şekilde,bugünden
ilan edip uygulamaya koyduğu fiili başkanlığına, halkımızın
dikkatini çekmek istemektedir.
Bu duruma
baktığımızda, şu anda ülkemizde hukuken Cumhurbaşkanlığı
koltuğu dolu olarak gözükmekteyse de, aslında Cumhurbaşkanlığı
koltuğu fiilen boş olup, Başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı
koltuklarının ise; biri hukuki, diğeri fiili olmak üzere iki
sahibi bulunmaktadır.
Hukuken
Cumhurbaşkanı gözüken Tayyip Bey; tüm mesaisini, fiilen başına
geçirdiği Başbakan ve AKP Genel Başkanı şapkası altında,
ülkenin fiili Başbakanı ve AKP'nin Genel Başkanı gibi çalışarak
harcamakta, hergün ve günün her saatinde bir yerlerde konuşarak,
başkanlık sistemine geçilmesinin gerekliliğini anlatarak, bunun
için önümüzdeki seçimlerde Anayasayı değiştirecek oranda
milletvekili çıkarması için AKP'ye oy talep etmektedir.
Bununla da
yetinmeyen fiili Başbakan ve AKP Genel Başkanı Tayyip Bey,
tarafsız ve partisiz Cumhurbaşkanı olamadığı için kendisini
eleştiren her kesimden kurum ve kişilere anında ayrı ayrı laf
yetiştirmekte, hükümetin icraatlarını eleştirenlere de, fiili
Başbakan refleksi içinde cevap verme ve onları azarlama lüzumunu
hissetmektedir.
Tayyip Bey,
ülkede olup biten herşeyden haberdar olmak ve hoşuna gitmeyen bir
şey olduğunda, görevine girse de girmese de, anında o işe
burnunu sokarak, birşeyler söyleme ihtiyacı duymaktadır.
Muhtarlarla
sıkça buluşup onlara hitap ettiği, başkanlık sistemine onlardan
destek istediği için olsa gerek, bugünlerde muhtarlarımıza
özenmiş ve Cumhurbaşkanlığını bir kenara iterek, kendisini
Türkiye'nin muhtarı ilan etmiştir.
Tayyip Bey,
Türkiyenin muhtarı olmayı bile göze almasına rağmen,
Cumhurbaşkanlığını bir türlü sevip benimseyememiş,
hayalindeki başkanlık koltuğuna oturana kadar, Türkiyenin muhtarı
olmayı yeğlemiştir.
Tayyip Bey;
bize göre, artık ne olduğunu unutmuş, uçan kuş dahil, herşeyden
sorumlu ve herkese laf yetiştiren otomatik cevap makinası olmuş,
bu arada, Eyyy Baro Başkanı diyerek, İstanbul Baro Başkanını
muhatap almış ve onu da eleştirmeye kalkmış, ancak, pek
televizyon izlemiyor ve İstanbul Baro Başkanının; sözünü
esirgemeyen, haklı oldu mu, korkusuzca ağzına geleni söyleyen ve
en ağır eleştirileri yapmaktan çekinmeyen kişiliğini pek
tanımıyor olsa gerek, bu sefer sert bir kayaya çarptığını fark
edememiş ve İstanbul Baro Başkanından gerekli cevabı ve dersi
almıştır.
Fiili Başbakan
ve AKP Genel Başkanı şapkası ile konuştuğu Sakarya mitinginde,
TÜSİAD Başkanının enflasyon eleştirisine ağır bir şekilde
karşılık vermiş, iş adamlarını şımarıklıkla suçlamış,
TÜSİAD eski başkanını da hedef alarak, hükümeti eleştiren
bugünkü TÜSİAD Başkanına hitaben, al birini vur öbürüne
diyerek, başkanları küçük düşürmeye çalışmıştır.
Demokrasinin;
karşı görüşlere saygı duyan, eleştirilere tahammül eden,
çoğulcu bir sistem olduğunu bir türlü kabullenemeyen Tayyip Bey;
AKP'nin seçim propagandasını yaptığı konuşması sırasında,
Ağrıda PKK teröristleriyle güvenlik güçleri arasında baş
gösteren silahlı çatışmadan, canlı maç nakleder gibi, sıcak
bilgiler sunmuş ve çözüm sürecinin mimarı benim diye övünmesine
rağmen, çözüm sürecine zarar vereceği endişesiyle, bu PKK
saldırısının bir provakasyon olduğunu, çözüm sürecinin
bundan zarar görmeyeceğini beyan edecek yerde, adeta bu çatışmayı,
7 Haziran seçimlerinde AKP lehine can kurtaran simidi gibi
kullanarak, bu çatışmadan, PKK militanlarına dokunmamakla,onları
şımartıp yüz vermekle suçlanan ve eleştirilen AKP iktidarına,
seçim propaganda malzemesi çıkarmaya çalışan bir görüntü
vermiştir.
Biz, seçim
sonuçlarının ne olacağı henüz bilinmeden, buradan ve bugünden
söylüyor ve ilan ediyoruz; tüm devlet imkanları ve iktidar
olmanın nimetleri kullanılarak, bir yandan tarafsız ve partisiz
olması gereken ve fiili Başbakan ve AKP Genel Başkanı gibi
çalışan, Anayasayı korkusuzca ve pervasızca ihlal eden Tayyip
Bey'in, öbür yandan hukuki Başbakan Ahmet Bey'in, aynı şekilde
devlet ve iktidar olanaklarını kullanarak, muhalefete karşı
orantısız güç ve imkanları kullanarak, iki kanaldan yaptıkları
ve yapmaya devam edecekleri yoğun propaganda toplantı ve mitingleri
sonunda gidilecek olan 7 Haziran seçimleri, asla meşru bir seçim
olmayacak ve AKP yeniden tek başına çoğunluğu elde ederse, bu
sonuç kamu vicdanını yaralayacaktır.
Anayasamızın
79. maddesi çok açıktır. Anayasamızın, SEÇİMLERİN GENEL
YÖNETİM VE DENETİMİ başlıklı bu 79. maddesine göre;
seçimler,yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında
yapılır. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen
içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri
yapma ve yaptırma, seçim süresince seçim konularıyla ilgili
bütün yolsuzluklar, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin
karara bağlama görevi,Yüksek Seçim Kurulunundur.
Bu nedenle, 7
Haziran seçimlerinin meşruiyetine gölge düşürmemek adına,
Yüksek Seçim Kurulu, Anayasanın kendisine tanıdığı yetkileri
kullanarak, bu ülkenin hukuken Cumhurbaşkanı olmasına rağmen,
Cumhurbaşkanı şapkasını çıkararak, bu şapkayı 1150 odalı
kaçak sarayın en ücra köşesindeki bir odaya gizleyerek,
parlamenter sistemle birlikte bekleme odasına alan Tayyip Bey'e
müdahale etmeli ve Anayasamızın açık hükümlerine göre,
kendisinin tarafsız ve partisiz bir Cumhurbaşkanı olması
gerektiği anayasal gerçeği hatırlatılarak, Tayyip Bey
tarafsızlığa ve adı ne olursa olsun, AKP'nin propagandasını
yaptığı seçim mitinglerine son vermeye davet edilmelidir.
Yüksek
Seçim Kurulu tarafından seçimin başlangıcı olarak belirlenen
10.Mart.2015 tarihinden itibaren, seçimlerin düzen içinde ve
dürüst bir şekilde yürütülmesinin önünde engel teşkil eden,
Tayyip Bey dahil, kimden gelirse gelsin, her türlü yasa ve Anayasa
dışı davranışlar, seçimlerin düzen içinde ve dürüstlükle
yapılmasından sorumlu olan ve bunun denetimi ile görevli ve
yetkili olan Yüksek Seçim Kuruluna şikayet edilebilmeli ve Yüksek
Seçim Kurulu da, topu taca atmadan, bu haklı şikayetleri esastan
değerlendirerek, seçimlerin düzen içinde ve dürüst bir şekilde
yürütülmesinin önündeki engelleri kaldıracak kararları alarak,
uygulamak zorundadır.
Hatta,
Anayasanın bu 79. maddesinde yer alan açık hüküm gereğince,
Yüksek Seçim Kurulu, seçimlerin düzenini ve dürüstlüğünü
bozan davranışlara bizzat tanık olursa, bu davranışlara resen
müdahale etmek zorundadır.
Tayyip
Bey'in; 7.Haziran seçimleri için, AKP yararına meydanlara çıkarak
seçim propaganda miting ve konuşmaları yapması da, seçimlerin
dürüstlüğü ilkesinin ağır bir ihlali olup, Anayasanın 79.
maddesine göre,Yüksek Seçim Kurulu buna da müdahale etmek ve
Tayyip Bey'in, bu tür miting, konuşma ve meydan toplantılarına
son vermesi için karar alıp yaptırım uygulamak mecburiyetindedir.
Seçimlerin
tarafsız ve dürüst bir şekilde yapılması ve milli iradenin
tecellisine gölge düşürülmemesi için dir ki; Anayasamızın
114. maddesine göre,Türkiye Büyük Millet Meclisi genel
seçimlerinden önce, Adalet, İçişleri ve ulaştırma bakanlarının
çekilmeleri, yani bakanlık görevlerinden istifa etmeleri ve
onların yerlerine Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya
dışarıdan bağımsız kişilerin Başbakan tarafından bakan
olarak atanmaları zorunluluğu getirilmiştir.
Cumhurbaşkanı
Tayyip Bey'in; görevinden dolayı sorumsuz olması ve kendisinden
hesap sorulamaması, tarafsız bir Cumhurbaşkanı şapkası altında,
hukuken Anayasanın açıkça kendisine tanıdığı yetkileri
kullanırken ve görevleri icra ederken yaptığı faaliyetleri
kapsamakta olup, Anayasayı çiğneyerek, Anayasanın kendisine
tanımadığı ve hatta tarafsız ve partisiz olmasını emrettiği
için, üstüne vazife olmayan yetkileri kullanmaya ve görevleri
yapmaya kalkıştığı, bu cümleden olarak, taraflı ve partili bir
Cumhurbaşkanı profili çizerek, AKP şapkası altında,fiilen
AKP'nin Genel Başkanı gibi, AKP'nin propagandasını yapan
mitingler düzenlemeye kalkıştığında, kendisine tarafsız ve
yaptıklarından sorumlu olmayan bir Cumhurbaşkanı gibi muamele
edilemeyeceğini, Yüksek Seçim Kurulu görmek ve buna göre Tayyip
Bey'e karşı gereğini yapmak zorundadır.
Aksi halde,
Yüksek Seçim Kurulu görevini yapmamış ve meşru olmayan bir
seçimin doğracağı olumsuz tüm sonuçlara ortak olmuş
sayılacaktır. 13/04/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder