Bugün,
10.Kasım.2015, her geçen gün yokluğunu ve boşluğunu daha da
hissettiğimiz sevgili Atatürk'ümüzün bizleri yetim bırakarak,
bedenen aramızdan ayrılışının 77.yıl dönümü,Sevgili
ATA'mızı ölümünün 77.yıldönümünde sevgi,saygı,özlem ve
şükran duygularımızla anıyor ve bu vesileyle, üç yıl önce
14.01.2012 tarihinde yazarak yayınladığımız “SEVGİLİ ATAM”
başlıklı yazımızı, hala güncelliğini koruması
nedeniyle,10.Kasım.2015- 77.yıl anısına aşağıda aynen
yayınlıyoruz. 10/Kasım/2015 G.Y.
SEVGİLİ ATAM
Sevgili
Atam; dün gece için sizden çok çok özür diliyorum.
Rüyama
girdiniz, hiç beklemiyordum, birden sizi karşımda görünce çok
şaşırdım, ne yapacağımı bilemedim.
Sizin
yüzünüze bakmaya, sizinle konuşmaya yüzüm yoktu.
Çok
korktum, benimle konuşup bize emanet ettiğiniz laik cumhuriyetin
gidişatı hakkında bir şeyler sorarsınız diye ödüm patladı.
Size
ne cevap verebilirdim?
Biliyorum
ki, sorularınıza vereceğim cevaplar sizi çok üzecekti, onun için
uyuyor numarası yaptım ve kısa bir süre sonra kaybolup gittiniz.
Bu
nedenle sizden tekrar özür diliyorum.
Gerçekleri
bir bilseniz, benim suskunluğumu mutlaka anlayışla karşılardınız.
Sevgili Atam;
-Cumhuriyetin
tüm kazanım ve değerlerinin, birer birer yok edilmeye
başlandığını,
-Yurtta
sulh cihanda sulh ilkenizin giderek yozlaştırıldığını,
emperyalist ülkelerle iş birliği yaparak, bize uzak ve komşu
devletlerin içişlerine karışan ve onlarla olan dostluklara
tarafsızlığa zarar veren bir iktidarın iş başında olduğunu,
-İş
başındaki iktidarın; yıllardan beri et ve tırnak halinde
kardeşçe yaşadığımız Kürt kökenli kardeşlerimizi
ayrıştırmak isteyen bölücü PKK terör örgütü ile mücadelede
yanlış politikalar uygulayarak, Kürt açılımı adı altında
açılımlar ilan edip, amacı ülkeyi bölmek olan PKK terör örgütü
ile görüşmeler yapıp, ülkenin bölünmesi için elinden geleni
yapmakta olan PKK terör örgütünü ve onların uzantılarını
umutlandırdığını ve Güneydoğu bölgemizin adeta kurtarılmış
bir bölge haline getirildiğini,
-PKK
terör örgütüne binlerce şehit verdiğimizi,
-Ülke
güvenliğinin, sözüm ona bize istihbarat sunacaklarını vaat eden
ABD ve İsrail'e ihale edildiğini, Uludere ilçesinde 35 köylü
vatandaşın uçaklarla bombalanarak ölümlerine yol açan yanlış
istihbaratın kaynağının, aradan geçen uzun zamana rağmen hala
açıklanmamış olması karşısında, bu yanlış istihbaratın,
muhtemelen ABD kaynaklı olup, devletimizin, dış mihraklar
tarafından, Uluslar arası arenada, kendi vatandaşlarını
bombalayan güçsüz devlet konumuna sokularak, küçük düşürülmek
istendiğini,
-Tüm
varlıklarımızın özelleştirme adı altında yabancılara
satıldığını,
-Dış
ülkelere olan borçlarımızın, her yıl katlanarak çoğaldığını,
-İşsizliğin
kol gezdiğini, hala çok düşük olan asgari ücretle çalışacak
bir iş bulabilenlerin, adeta göbek atarak sevindiklerini,
-Asgari
ücretliden dahi, acımasız bir şekilde vergi alındığını,
-Sizin
zamanınızda olmayan KDV denen vasıtalı bir vergi var ki, bu
verginin zengin fakir ayrımı yapılmadan, son tüketici konumundaki
her vatandaştan eşit ve peşin olarak tahsil edildiğini,
-Sizin
kurduğunuz bazı kurumların yönetim kurullarına, bir zamanlar
sizin oturduğunuz Çankayadaki makamınızda oturmakta olan bugünkü
Cumhurbaşkanı tarafından, sizi düşman belleyen kişilerin
atanabildiğini,
-Devrim
Yasası olarak çıkardığınız Öğretim Birliği Yasası ile
eğitimi laikleştirerek, sadece imam yetiştirmek amacıyla meslek
okulu olarak kurduğunuz imam hatip okullarının, daha önceki
iktidarlar tarafından lise haline getirildiğini, buradan imam
olarak mezun olan kişilere istedikleri dallarda üniversite eğitimi
alma ve bunların hakim, savcı, kaymakam ve vali gibi önemli
görevlere getirilmelerinin önünün açıldığını, imam olmaları
mümkün olmayan kızlar için dahi, ayrı imam hatip liselerinin
açıldığını,
-Bugün
ülke yönetiminin başında bulunan iktidar partisinin, laiklik
karşıtı eylem ve faaliyetlerin odağı olduğunun Anayasa
Mahkemesinin kararıyla tescil edilmiş olduğunu, buna rağmen, bu
partimizin iki kişiden birisinin oyunu alarak yüzde elli oy
oranıyla iktidar olabildiğini,
-Devlet
kadrolarının, iktidar partisinin yandaşları tarafından
doldurularak, kadrolaşmaya gidildiğini,
-Siyasal
iktidarın, Avrupa Birliğine gireceğiz balonlarıyla Avrupa ile
dirsek temasına girerek, Avrupalılara, ilerleme raporları adı
altında, ülkemizi eleştiren raporlar düzenlettirerek, bilinçli
olarak Avrupa'nın baskısını arkalarına alıp, zorunlu bazı
yasal değişikliklere giderek, en başta Türk Silahlı Kuvvetleri
olmak üzere, bazı kurumlarımızın içini oyduğunu,
-Sözüm
ona, Postallı askeri vesayet kaldırılırken, onun yerine, rugan
ayakkabılı sivil vesayetin ikame edildiğini,
-Basının
ve sivil toplum örgütlerinin susturulduğunu, sivil toplum
örgütlerine, bitaraf olan bertaraf olur tehditleri yapılarak,
sivil bir korku imparatorluğunun kurulduğunu,
-Çok
geniş bir okuyucu kitlesi bulunmayan İnternet ortamında yayın
yapan gazetelerde amatörce yazı yazmama rağmen, korku
imparatorluğunun farkında olan yakınlarımın ve arkadaşlarımın,
kişisel güvenliğim açısından, artık yazmamam gerektiğini çok
ciddi bir şekilde benden rica ettiklerini,
-Yargı
bağımsızlığının ayaklar altına alındığını, yargının
bağımsızlaştırıldığı savıyla yürütme erkinin vesayeti
altına alındığını,
-Türk
Silahlı Kuvvetlerinin üst rütbeli subaylarının ve hatta yakın
bir zamanda emekli olan eski Genel Kurmay Başkanının, Hükumeti
devirmek amacıyla oluşturulan illegal örgütlerin kurucu üyesi ve
silahlı terörist olmakla suçlanıp, tutuklu yargılandıklarını,
-Uygulamalara
bakıldığında, amacın, askeri vesayetten kurtulmak olmayıp,
topluma korku salınarak, kendi sivil vesayetlerini kurmak olduğunu,
-Bunun
için bağımlı olan yargının kullanıldığını,
-Bunun
tipik örneğinin de; 27.Nisan.2007 gecesi İnternet yoluyla emrinde
bulunduğu siyasal iktidarı devirmek için şartlı tehditler içeren
zehir zemberek bir muhtıra vermiş bulunan o tarihteki Genelkurmay
Başkanı olduğunu, kamuoyu önünde yetmiş milyonun şahitliği
altında, bu muhtırayı kendisinin verdiğini açıkça itiraf
etmesine ve aradan beş yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen,
muhtıracı emekli Genelkurmay Başkanı hakkında savcılarımızın
bir türlü harekete geçemediğini,
-Hal
böyleyken, Hükumete muhtıra veren emekli Genel Kurmay Başkanına
nazaran, hakkındaki iddia çok daha hafif olan ve hakkındaki
suçlamaları itiraf da etmemiş bulunan sonraki Genelkurmay Başkanı
hakkında ise, savcılarımız tarafından soruşturma açılmasının,
toplumu hayrete düşürdüğünü, bunun, adalet duygularını
sarsan ve toplumun vicdanını zedeleyen, tipik bir çifte standart
uygulama olduğunu,
-Sevgili
Atam; sizin, unvanlarının başına “Cumhuriyet” sözcüğünü
ekleyerek paye ve onur verdiğiniz, Cumhuriyeti koruyup kollamaları
için kendilerine çok güvendiğiniz savcılarımızın, Hiçbir
makamdan emir ve talimat almaksızın, resen, her suçlu hakkında
soruşturma açmaya yetkili bulunmalarına rağmen, hakkında
soruşturma açamadıkları muhtıracı Genelkurmay Başkanının,
kendisine muhtıra verdiği Başbakan ile muhtıradan kısa bir süre
sonra, sizin hakkın rahmetine kavuştuğunuz Dolmabahçe Sarayında
saatler süren ve içeriği, hala halkımızdan saklanan, gizli bir
görüşme yaparak barıştıklarını ve kan kardeşi olduklarını,
bu muhtıracı Genelkurmay Başkanı emekli olurken, muhtıraya
muhatap olan muhtıra mağduru Başbakan tarafından üstün hizmet
madalyası ve emrine tahsis edilen zırhlı otomobil ile
ödüllendirildiğini, unvanlarının başına “Cumhuriyet”
sözcüğünü hediye edip onurlandırdığınız Cumhuriyet
Savcılarımızın, muhtıracı Genelkurmay Başkanı ile muhtıranın
muhatabı ve mağduru Başbakan arasında oluşan bu yakınlaşmadan
çekindikleri için olsa gerek, bu muhtıracıdan hesap
sorulamadığını,
-Sevgili
Atam; sizin, demokrasi, Cumhuriyet ve laiklik düşmanları
tarafından, korkusuzca ve pervasızca, alenen diktatör olmakla
suçlanabildiğinizi, bu suçlamayı yapanların, demokrat sayılıp
taktir edildiklerini ve el üstünde tutulduklarını, sizin
kurduğunuz Cumhuriyet kurumlarında görevlendirilebildiklerini,
-İş
başındaki siyasal iktidarın, Osmanlı dönemindeki Ermeni
soykırımı iddialarına karşı Osmanlıyı savunurken, dönemin
koşullarını görmezlikten gelerek, Dersim isyanlarını, günlerce
diline dolayıp kaşıyarak, sizi ve döneminizi karalamak ve sizi
katliamcı ve soy kırımcı ilan etmekten çekinmediğini,
-İş
başındaki siyasal iktidarın, Van ilimizde meydana gelen depremi
bahane ederek 29.Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını iptal
ettiği yetmiyormuş gibi, henüz bunun şaşkınlığını ve
üzüntüsünü üzerimizden atmadan, dün aldığımız bir habere
göre de, Dini, pardon, Milli Eğitim Bakanımızın, aldığı bir
kararla, kendisinin halkımızca malum olan dünya görüşüne ve
ideolojisine göre, halkımız için hiç de sürpriz olmayacak
şekilde, sizin Türk Gençliğine hediye ettiğiniz, Kurtuluş
Savaşımızın simgesi, 19.Mayıs Gençlik Ve Spor Bayramı
kutlamalarının, stadyumlardaki spor etkinliklerini yasaklayarak
sizin Türk Gençliğine hediye ettiğiniz bayramı kuşa çevirdiğini
ve bu yasaklama kararını, bir tamimle, tüm illerin valiliklerine
duyurduğunu, sistematik hale gelen ve süreklilik kazanan bu
yasaklarla, Cumhuriyet değerlerinin ve milli duygularımızın yok
edilmeye çalışıldığını,
Size söyleyemedim,
sizi bir kez daha
öldürmek istemedim Sevgili Atam.
Hoşça
kal, rahat uyu Sevgili Atam. 14.01.2012
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu
Üyesi Avukat