Dün,
tarihlerden 10.Kasım.2015 idi ve 10.Kasım.1938 tarihinde
kaybettiğimiz büyük kurtarıcımız ve Osmanlının küllerinden
yeniden Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran büyük önder Gazi
Mustafa Kemal ATATÜRK'ümüzün, aramızdan ayrılışının 77. yıl
dönümüydü.
Anıtkabirde
icra edilen devlet töreninden sonra, Atatürk'ün ölümünün 77.
yıldönümü nedeniyle,Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek
Kurumu tarafından da Atatürk'ü anma töreni düzenlenmiş ve bu
törende Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN da bir konuşma yapmıştır.
Bu
törende Tayip Bey'in yapmış olduğu, çoğunuzun gözünden kaçan
konuşmanın önemli satır başlarına baktığımızda, 10.Kasım
Atatürk'ü anma töreninin amacı dışına çıkan ve siyaset kokan
bu konuşmaya üzülmemek mümkün değildir.
Tayyip
Bey'in yaptığı bu konuşmanın içeriğine bakıldığında;
Atatürk'ün anıldığı çok özel bir gün olan 10 Kasımda
Atatürk'ün anıldığı bir törende değil de, Tayyip Bey'in kaçak
sarayında sıkça ağırladığı muhtarlar toplantısında yapılan
bir konuşma olduğunu zannedersiniz.
Tayyip
Bey'in konuşmasında; Atatürk'ün, önce asker ve daha sonra da bir
devlet adamı olarak, ölümüne kadar gerçekleştirdiği
icraatlarından, özellikle emperyalistlere ve onların yerli
işbirlikçileri olan son Osmanlı Hanedanına karşı verdiği zorlu
mücadele sonunda, Osmanlının küllerinden yeni bir Türk Devletini
ve Cumhuriyetimizi nasıl inşa ettiğinden, bugün hala çoğu
bizlere rehberlik yapan o değerli ve veciz söylemlerinden ve
yaptığı devrimlerinden hiç bahsedilmediğini üzülerek ve kaygı
duyarak görmekteyiz.
Konuşmada yer alan; “Bizi Anadolu'da boğmak
isteyenleri Gazi Mustafa Kemal'le birlikte canımızla kanımızla
durdurduk, bu vatanı çok ağır bedeller karşılığında
kurtardık. “ibarelerine baktığımızda, Tayyip Bey'in; bizi
Anadoluda boğmak isteyenleri canımızla kanımızla durdururken,
Atatürk'ün bu mücadeledeki öncü rolünü,liderliğini,
vazgeçilmezliğini, başarısını ve önderliğini görmezlikten
gelerek inkar ettiğini ve hafife aldığını, ona, Gazi Mustafa
Kemal şeklinde hitap etme inat ve alışkanlığını
sürdürerek,ondan bilinçli olarak, ATATÜRK soyadını esirgemeye
devam ettiğini görmekteyiz.Konuşmasına baktığımızda;Atatürk'ün, en başta laiklik olmak üzere, devrimlerinden hiç bahsetmeyen Tayyip Bey'in; 10 Kasım Atatürk'ü anma törenini istismar ederek ve törenin amacını saptırarak, konuşmasının satır aralarına,Osmanlıya olan özlemini, kendi siyasi inanç ve doğrularını, yeni Türkiyede görmeyi ve tesis etmeyi arzuladıklarını sokuşturma gayreti içine girdiğini görmekteyiz.
Bir bakar mısınız? Tayyip Bey Atatürk'ü anma töreninde, törenin amacının dışına çıkarak, diyor ki; “Bir hususa özellikle dikkat çekmek istiyorum, millet olarak köklü bir geçmişimiz var. 1000 yıllık geçmişimize de sahip çıkmalıyız. Üstelik bu sadece Anadolu'da yaşadığımız toplumlardan oluşan sıradan bir geçmiş değildir. Cumhuriyetimizin 92. yıldönümünü hamdolsun kutladık. Bu yıl aynı zamanda Osmanlı'nın 716. kuruluş yıldönümüydü. Selçuklu'nun 940. kuruluş yıldönümü. Cumhuriyeti korurken ne Osmanlı'yı ne de Selçuklu'yu bir kenara bırakamayız. Biz bir kabile devleti değiliz.”Tayyip Bey demek istiyor ki; eyyy siz Atatürkçüler; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk tarafından, Osmanlının küllerinden yeniden kurulmuştur demeyiniz, ayıp oluyor, ecdadınız olan Osmanlıyla da, Osmanlının padişahlarıyla da, Abdülhamit Han ve Vahdetttin ile de övününüz.
Konuşmada yer alan; “Rejim endişelerimizi bir kenara bırakmalıyız. Artık geleceğe kilitlenmeliyiz. uzun yıllar boyunca bu endişeyi kendisine siper ederek ülkenin kanını, iliğini sömürenlerin foyası ortaya çıktı.”beyanları da dikkat çekici olup, Tayyip Bey'in bu beyanlarıyla; laik ve demokrat Atatürkçülere seslendiğini ve onlara, oturun oturduğunuz yerde, %49.5 sizin foyalarınızı meydana çıkardı, laiklik,demokrasi,insan hak ve özgürlükleri,hukukun üstünlüğü diye bağırıp çırpınmaktan artık vaz geçin, bu ülkede rejim endişesi diye bir şey yoktur,artık başkanlık rejimine kilitlenmelisiniz mesajını vermeye çalıştığını değerlendiriyoruz.
Tayyip Beyin; konuşmasında
yer verdiği, “4 yıllık istikrar dönemi başladı. ... Sonuçta
kararı verecek olan milletimizdir. Millete güvenelim. Bu ülkenin
siyasetçileri yöneticileri olarak üzerimize düşeni yapalım
nihai kararı milletimize bırakalım.” şeklindeki beyanlarıyla,
1.Kasım seçimleriyle tek başına iktidar olan ve kendisinin doğal
lideri olduğu AKP'ye olan güvenini belirttikten sonra, Atatürk ve
en başta laiklik olmak üzere, onun devrimleri hikaye, bana oy veren
%50 ne isterse o olur, nihai kararı o benim milletim olan %50
verecektir,bölük pörçük, kendi arasında birlik olamayan benim
karşımdaki diğer %50 bana göre hiçbir değer ifade etmiyor, ben
gerekli çoğunluğu sağlarsam, bana oy veren ve bundan sonra da
verecek olan çoğunluk ile istediğim rejimi kurarım, bu ülkeye
başkan da olurum mesajını vermeye çalıştığını
değerlendiriyoruz.
Biz de haydi hayırlısı
diyoruz. 11/11/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder