Dün
(24/11/2015) Suriye sınır bölgemizden hava sahamıza giren bir Rus
savaş uçağı, tüm uyarılara rağmen hava sahamızı ihlal
etmekte direndiği için, angajman kurallarına göre Hava
Kuvvetlerimize mensup devriye gezen savaş uçaklarımız tarafından
düşürülmüştür.
Kural
olarak, hiçbir acil ve olağanüstü bir durum olmaksızın, Türk
hava sahasına izinsiz ve yetkisiz olarak giren yabancı bir devlete
ait savaş uçağının bu davranışını onaylamak asla mümkün
değildir, devletimiz, tüm uyarılara rağmen, hava sahamızı ihlal
etmekte direnen yabancı devlet savaş uçaklarına karşı, angajman
kurallarına göre gereğini yapacaktır. Bu nedenle, Türk savaş
uçaklarının, tüm uyarılara rağmen, hava sahamızı ihlalde
direnen Rus savaş uçağını düşürmesinde, Uluslar arası hukuka
bir aykırılık bulunmamaktadır.
Ancak,
Tayyip Bey'in üstlendiği ve açıklamasının dahi saraydan
yapıldığı ve çıkan krizin saraydan ve bizzat Tayyip Bey
tarafından yönetildiği böyle bir uçak düşürme girişiminin,
tüm haklılığına rağmen, Türkiye ile Rusya arasındaki
ekonomik, ticari, beşeri, siyasi ve askeri ilişkilere vereceği
olumsuz sonuçları düşünülmüş müdür bilemiyoruz.
Devletimizin
itibarı, caydırıcılığı, sınırlarımızın güvenliği, pek
tabiidir ki, herşeyden önce gelir.Devletimizin sınırlarının ve
hava sahasının Rus savaş uçakları tarafından ihlal edilmesine
tahammül etmek, bunu sineye çekmek, ülke olarak itibarımızı,
caydırıcılığımızı,güvenliğimizi ve hükümranlık hakkımızı
zedeler, bu nedenle Rus savaş uçaklarının hava sahamızı ihlal
etmeleri karşılıksız kalmamalıydı.
Tüm
bu gerçeklere rağmen, sadece ilgili askeri ve sivil üst düzey
yetkililerin haberlerinin olduğu, insanlarımızın haberdar
olmadıkları ve farkına varmalarının, galeyana gelmelerinin ve
iktidarı eleştirmelerinin mümkün olmadığı bu hava sahası
ihlalini yapan Rus uçağının düşürülmesi eylemine geçilmeden
önce, Rusya'nın bu sınır ihlalinin ve ona tepki olarak bizim
olası bir uçak düşürme eylemimizin;Türkiye ile Rusya
arasındaki, ekonomik, ticari,kültürel,insani,siyasi,askeri ve
diplomatik ilişkilere verebileceği büyük zararların, kendi savaş
uçağının düşürülmesiyle sonuçlanacak olan bu sınır
ihlalinin, Rusya'nın; Suriye ve Ortadoğu politikasının gerekli
kıldığı bizim bilemediğimiz bir sonucu elde etmeye yönelik bir
kışkırtma olup olmadığının enine boyuna düşünülmediğini,
AKP iktidarının ve saray'ın, bu uçak düşürme eyleminden, iç
politika adına yararlanma eğiliminde oldukları kuşkusunu
taşımaktayız.
Biz
de böyle bir kuşkunun oluşmasının haklı nedenleri var tabi.
Tayyip
Bey ve onun vesayeti altındaki AKP iktidarının, Kürt sorununun
çözümündeki, birbirine taban tabana zıt uygulamaları
göstermiştir ki; AKP ele aldığı bir sorunun çözümünde,
öncelikle üke menfaatini değil, kendi politik çıkarlarını esas
almaktadır.Çözüm süreci adı altında uygulamaya koyduğu Kürt
sorununun çözümünde, analar ağlamasın, şehit cenazeleri
gelmesin sloganıyla başlattıkları çözüm sürecinde, aslında
ülkemizin birliğine ve dirliğine büyük zararlar vereceğini
bildikleri halde, bir süreliğine cenazeler gelmesin ve oylarımız
düşmesin, iktadarda kalmaya devam edelim düşüncesiyle, PKK ve
yandaşlarının ülke çapında silahlanmalarına ve
mevzilenmelerine göz yumulmuş, PKK ve yandaşlarına yönelik
operasyon yaptırılmamış olmasına rağmen, 7.Haziran seçimlerinde
bu politikanın iflas ettiğinin ve AKP'ye zarar verdiğinin, tek
başına iktidardan düşerek görülmesinden sonra, yüz seksen
derece bir politika değişikliğine gidilerek,silahlı PKK ve
yandaşlarına karşı şahin politikalar izlenerek, silahlı güç
kullanmak suretiyle PKK ve yandaşlarıyla silahlı mücadeleye
girişilip, bunun mükafatı da 1.Kasım seçimlerinde tek başına
iktidar olunarak görülmüştür.
AKP'nin
ve onun fiilen başında bulunan Tayyip Bey'in; değişken ve
öncelikle AKP yararına olan bu tavırları, uyguladığı
politikalardaki samimiyetsizliğini, politikalarını ülke
menfaatinden önce, siyasal çıkar ve menfaatlerine göre
belirlediğini açıkça göstermektedir.
Dün
hepiniz televizyonlarınızın başında izlemişsinizdir.Rus savaş
uçağının düşürülmesi nedeniyle oluşturulan kriz masasının
başına Tayyip Bey oturmuş ve tüm açıklamaları bizzat kendisi
yapmıştır.Tayyip Bey'in bu davranışını, Anayasamıza göre
başkomutan odur gerekçesiyle izah edemeyiz.Bize göre, ülkemizde
uygulanmakta olan parlamenter sistemin gereği olarak, sorumlu bir
Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti ve onun bir başbakanı vardır, dış
politikadan da Başbakan sorumludur.
Anayasamıza
göre,Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi
varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil
olunur. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Tayyip Bey, Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını
temsil etmekle birlikte, bize göre bu durum, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yabancı bir devlet ile savaş hali ilanına izin verdiği
hallerde söz konusu olup, Anayasamıza göre barışta Silahlı
Kuvvetlerin komutanı Genelkurmay Başkanıdır ve Başbakana karşı
sorumludur. Genelkurmay Başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
izniyle girilen bir savaş halinde,Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunan başkomutanlık
görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getirecektir.
Bu
itibarla, Rusya veya bir başka devletle Türkiye Büyük Millet
Meclisinin izniyle ilan edilen bir savaş hali bulunmadığına göre,
barış halinde iken, angajman kurallarına göre Rus Savaş Uçağının
düşürülmesinden kaynaklanan krizin, Başbakan yerine,
Cumhurbaşkanı Tayyip Bey tarafından üstlenilmiş bulunması,
Tayyip Bey'in bu krizden yararlanmak istediği şüphelerini ister
istemez aklımıza getirmektedir.
Umarız
ve temenni ederiz ki;biz kuşkularımızda yanılırız ve ülkemiz
bu krizden hiç zarar görmeden, bilakis daha da güçlenerek ve
itibar kazanarak çıkmasını bilir. 25/11/2015
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir
Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder