Nihayet; cesur
ve cesur olduğu kadar da, mesleki ve kişisel onuruna sahip çıkan
gerçek bir hakim görebildi, bu ülkenin masum ve güzel insanları.
Hayatı;savcı,hakim
ve sonrasında avukat olarak geçen 50 yıllık bir hukukçu
olarak,bu onurlu hakimin alnından öpüyoruz ve kendisini yürekten
kutluyoruz.
Sanırım hangi
hakimden bahsettiğimizi hemen anlamışsınızdır.
Ezber bozan ve
Cumhurbaşkanı'na hakaret suçuyla ilgili olarak en doğru kararı
veren Ankara 46.Asliye Ceza Mahkemesinin değerli ve onurlu
Hakiminden bahsediyoruz tabi.
Biz,elli yılı
kürsüde uygulamanın içinde geçen deneyimli bir hukukçu
olarak,bugüne kadar hep savunduk ve dedik ki;madem,cumhurbaşkanının
tarafsızlığı fiilen yok edildi,cumhurbaşkanın aynı zamanda bir
siyasi partinin lideri de olabileceği, cumhurbaşkanının siyaset
de yapabileceği,anayasa değişikliğiyle kabul edildi, öyleyse;
siyaset ve partiler üstü,gerçekten tarafsız bir cumhurbaşkanına
göre,çok önceden düzenlenen,tarafız ve siyaset dışı bir
cumhurbaşkanını,salt cumhurbaşkanı'nın görev,faaliyet ve
söylemleriyle ilgili olarak, hakaret içeren sözlerden dolayı
koruyan cumhurbaşkanına hakaret suçunun, amacına uygun olarak
değerlendirilmesi zorunludur.
Ankara
46.Asliye Ceza Mahkemesi hakimi; bu yasal ve hukuki zorunluluğa
uyarak, adil ve çok doğru bir karara imza atmış ve yargıda bir
devrim yaparak, Türk Yargı Tarihine adını altın harflerle
yazdırmıştır.
Bu doğru ve
onurlu kararından sonra, bu değerli,onurlu ve asil hakimimizin
başına nelerin gelebileceğini düşünmek dahi istemiyoruz,ancak
bu hakimimizin yanında olduğumuzu,ona sonuna kadar sahip
çıkacağımızı, başına ne tür olumsuzluklar gelirse
gelsin,gelip geçici olan bu olumsuzlukların,şahsi ve mesleki
onurunun değeri karşısında,hiçbir değerinin olmadığını
belirtmek istiyoruz
Cumhurbaşkanlığı
koltuğu ve makamı;bir siyasi parti liderinin siyasi hırslarının
koruyucu kalkanı ve zırhı olamaz.
ERDOĞAN'ın;Cumhurbaşkanı
kimliğinin yanında, sahip olduğu parti lideri sıfatıyla partisel
görev ve faaliyetiyle ilgili olarak yaptığı eylem,faaliyet ve
söylemlerinin, rakip siyasi partilerin yönetici,mensubu ve
seçmenlerinin karşı söylemleriyle kendisine aynen geri dönmesi
halinde,hemen cumhurbaşkanlığı şapkasını ve zırhını
giyerek, cumhurbaşkanı olarak hakarete uğradığını iddia
etmeye, asla hakkı yoktur.
ERDOĞAN;aynı
zamanda cumhurbaşkanı da olması nedeniyle,siyasi parti lideri
olarak yapacağı konuşmalarında,muhalefet partilerinin
liderlerinden daha fazla dikkatli olmak,rakiplerine yönelik hakaret
içeren sözleri sarf etmekten sakınmak zorundadır.
Cumhurbaşkanlığı
sıfatı; siyasi parti lideri olarak yapacağı söylemlerinde,
ERDOĞAN'a aslında sorumsuzluk ve koruyucu kalkan değil,daha kibar
olma hiç kimseye hakaret etmeme sorumluluğu yüklemektedir bize
göre.
Üzerinde, aynı
zamanda bu devletin Cumhurbaşkanı olma sıfatı taşıyan
ERDOĞAN;siyasi rakiplerine,fütursuzca hakaret içeren söylemlerde
bulunmak suretiyle,bizzat kendisi,temsil ettiği cumhurbaşkanlığı
makamını küçük düşürmekte,saygınlığını yok etmekte ve
cumhurbaşkanlığı makamına hakaret eden kişi konumuna
düşmektedir.
Bugün bir
referandum yapılsa ve insanlara;ERDOĞAN'ı,cumhurbaşkanın olarak
kabul ediyor musunuz diye sorulsa,bu eylem ve söylemleriyle,
ERDOĞAN'ı Cumhurbakanım olarak kabul etmiyorum cevaplarının
çoğunluğu oluşturacağını, üzülerek söylemek istiyoruz.
Ankara
46.Asliye Ceza Mahkemesinin değerli ve saygın hakiminin; yasanın
amacına,ruhuna ve hukuka uygun olan bu kararı,Cumhurbaşkanlığı
makamının saygınlığının korunmasına büyük bir olumlu katkı
sunacaktır.
Bu karar;
tarihi önemde ve çok değerli bir karar olup,bu kararın,
yargımızın yeniden itibar kazanması için, yeni bir milat
olmasını diliyoruz. 10/03/2020
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder