Bugünkü
yazımızın başlığı biraz uzun oldu, ancak yazımız pek uzun
olmayacak, bu günleri çok önceden görerek, 24/10/2009 tarihinde,
yaklaşık altı yıl önce kaleme aldığımız, bugün yaşamakta
olduğumuz olayları ve bugünden sonra da yaşamaya devam
edeceklerimizi, o günlerde dile getirdiğimiz, “ERDOĞAN KIVIRMAYA
BAŞLADI” başlıklı yazımıza, noktasına ve virgülüne
dokunmadan aşağıda aynen yer vermek ve bu yazımızı, Tayyip
Bey'e ve tüm AKP'lilere ve yandaşlarına ithaf etmek istiyoruz.
24/10/2009
tarihli, bugünlerde olacakları öngörerek yazdığımız yazımızın
daha iyi anlaşılıp değerlendirilebilmesi için, şehit yüzbaşı
Ali ALKAN'ın ağabeyinin isyanıyla ilgili haberi, aşağıda özetle
veriyoruz.
Şehit yüzbaşı Ali
Alkan'ın yarbay ağabeyi isyan etti !!!
Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesindeki Ayvalık Jandarma Karakoluna düzenlenen saldırıda şehit olan Jandarma Yüzbaşı Ali Alkan, Osmaniye'de defnedildi. Şehidin kendisi gibi asker olan Yarbay ağabeyi Mehmet Alkan törene üniformasıyla katıldı. Yaşananlara isyan eden şehidin ağabeyi kardeşinin tabutuna sarılarak, "Buranın vatan evladı, 32 yaşında, daha vatanına, sevdiklerine doymadı, dünyaya doymadı, bunun katili kim? Bunun sebebi kim? Düne kadar 'çözüm' diyenler neden şimdi 'sonuna kadar savaş' diyor" dedi.
Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesindeki Ayvalık Jandarma Karakoluna düzenlenen saldırıda şehit olan Jandarma Yüzbaşı Ali Alkan, Osmaniye'de defnedildi. Şehidin kendisi gibi asker olan Yarbay ağabeyi Mehmet Alkan törene üniformasıyla katıldı. Yaşananlara isyan eden şehidin ağabeyi kardeşinin tabutuna sarılarak, "Buranın vatan evladı, 32 yaşında, daha vatanına, sevdiklerine doymadı, dünyaya doymadı, bunun katili kim? Bunun sebebi kim? Düne kadar 'çözüm' diyenler neden şimdi 'sonuna kadar savaş' diyor" dedi.
Bakalım, 24/10/2009
tarihli yazımızda, çözüm süreciyle ilgili olarak, biz neler
yazmışız. İşte o yazımız.
“ERDOĞAN
KIVIRMAYA BAŞLADI.
AKP iktidarının ve iktidarın
başı Sayın ERDOĞAN' ın, yoğun muhalefete rağmen, Kürt
sorununu çözme konusunda gösterdikleri kararlılığın, yavaş,
yavaş sulanmaya başladığını gözlemliyoruz.
Kürt açılımı adına olumlu
bir adım olacağı düşünülerek, büyük umutlarla dağdan
indirilip Habur sınır kapısından yurda sokulmaları sağlanan
(34) kişiden oluşan PKK militan grubunun; en ufak bir pişmanlık
göstermemeleri bir yana, kutlamalar eşliğinde Güneydoğu il ve
ilçelerini topluca ziyaret ettikten sonra, Diyarbakır ilimize
gelerek, burada da büyük ve coşkulu bir halk katılımıyla
yapılan mitingli kutlamalarla PKK' nın siyasal uzantısı DTP ve
PKK yandaşları tarafından, “Başkente hoş geldiniz”
pankartlarıyla zafer kazanmış bir ordunun mensupları gibi
karşılanmaları üzerine, ayağı yere değmeye ve gerçeklerle
yüzleşmeye başlayan sayın ERDOĞAN, Kürt sorununu çözme
rüyasından kısmen uyanmış ve verdiği demeçlerle,“Arzu
etmeyiz ama bu işi tamamen sil baştan yaparız. Bu son şanstır
diye düşünüyoruz. Bu dönemde başarılırsa, başarılır. Kimse
de bizim gibi cesaret etmez bu işe. Birçok riski göze alarak adım
attık, tıkanana kadar yolumuza devam edeceğiz, kararlıyız. Biz
bunun devamını bekliyoruz. Devamı gelmezse yapacağımız bir şey
yok. Arzu ediyoruz ki, bu çerçeve içinde bunun devamı gelsin. ”
uyarısında bulunarak, lafla kıvırmaya başlamıştır.
Hayır sayın ERDOĞAN; büyük
iddialarla Kürt sorununu çözeceğim diyerek adımınızı atmadan
önce, Kürt sorunundan ne anladığınızı açıklamanız, bu
sorunun sınırlarını çizerek içini doldurmanız, bu çerçevede
nelerin yapılabileceğini ve nelerin yapılamayacağını açık ve
net bir şekilde kamu oyuna açıklayarak altını kalın
çizgililerle çizmeniz, bu sorun çözülürken ortaya çıkması
muhtemel olumlu veya olumsuz her şeyi önceden düşünmeniz ve bu
sorunu çözeceğinizden çok emin ise' niz bu hassas konuyu çözme
girişiminde bulunmanız gerekirdi.
Sayın ERDOĞAN;
Bugünden sonra, başarısız olma
hakkınız ve lüksünüz bulunmamaktadır.
Ok yaydan çıkmıştır.
Hele, bu konuda uğrayacağınız
başarısızlığın sorumluluğunu, en başta muhalefet partilerimiz
olmak üzere, hiç kimseye, en önemlisi de PKK ve yandaşlarına
yüklemeye hakkınız yoktur. PKK ve yandaşları bugüne kadar
gerçek niyetlerini açıkça ortaya koymuşlardır. Buna rağmen,
PKK ve yandaşları doğrudan veya dolaylı olarak muhatap alınarak,
Kürt sorununu çözeceğim diye ortaya çıktığınıza göre, bu
sürecin sonunda başa dönülerek, Kürt sorununun çözümünde
uğranılacak hüsranın tek sorumlusu, doğrudan AKP iktidarı ve
iktidarın başı olarak siz olacaksınız. O nedenle, “bu son
şanstır, arzu etmeyiz ama bu işi tamamen sil baştan yaparız.”
gibi beyanlarla, lafları eğerek ve bükerek, kıvırmanın hiçbir
anlamı yoktur.
Sürecin başarısızlıkla
sonuçlanması ve başa dönülmesi halinde, yapmanız gereken
davranış, batı demokrasilerinde olduğu gibi, tüm sorumluluğunuzu
kabul ve itiraf ederek AKP liderliğini ve Başbakanlığı bırakmak
olmalıdır. 24.10.2009
Güner
YİĞİTBAŞI ( Emekli Savcı ) “
Tayyip
Bey geçen zaman içinde Başbakanlığı bıraktı ama,
Cumhurbaşkanı oldu, muktediri o da kesmedi, çözüm sürecinin
başarısızlığını umursamadığı ve sorumluluğunu da üzerine
almadığı gibi, sivil bir darbeyle, yürürlükteki Anayasal düzeni
ve parlamenter sistemi şehit ederek, illegal olarak fiilen
diktatörlüğünü (Başkanlığını) ilan etti.Çözüm süreci
kumpanyasıyla, Kürtleri, PKK'lıları ve biz Türkleri aldattığını
ve ülkeyi kan gölüne çevirdiğini hala kabul etmiyerek tornistan
yapıp, şehit yüzbaşı Ali ALKAN'ın ağabeyinin isyanında dile
getirdiği gibi, çözüm yerine, sonuna kadar savaş demeye
başladı.Sözünde durmadı ve baldıran zehirini içmekten vaz
geçti. Tayyip Bey'in, 301 Soma maden işçisinin ölümünden
sorumlu bakanı da, utanmadan, onlarca korumaya ve zırhlı makam
otosuna rağmen, bir imkansızı başararak, mucizevi bir şekilde,
şehit olmak istediğini ilan etti.Sanırız, şehitlerimizin akan
kanı, bu arkadaşın akıl ve ruh sağlığını etkilemiş olmalı.
Tüm
bu olanlar karşısında haklı olarak isyan eden ve patlayan,
doğruları söyleyerek, şehitlerimizin kanlarının akmasının
tek sorumlusu olarak, en başta Tayyip Bey olmak üzere,AKP
iktidarını sorumlu tutan şehit yüzbaşının ağabeyi yarbay'ın
başına, umarız birşeyler gelmez.Şehidimizin ağabeyinin bu haklı
isyanı, olmayan hükümete karşı darbeye teşebbüs ve paralelci
olarak değerlendirilerek, bu utanma ve aymazlar, şehidimizin
ağabeyinin defterini dürmeye kalkışmazlar.
Ülkesini
seven ve tüm şehitlerinin kanlarının yerde kalmasını istemeyen
Türk Milleti, şehidimiz J.Yzb. Ali ALKAN'ın ağabeyi yarbay'ın
başına gelmesi muhtemel olan tüm olumsuzlukların takipçisi olmak
ve ona sahip çıkmak zorundadır. 24/08/2015
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir
Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder