Sevgili
ATATÜRK; sizin kurduğunuz ve Türk Gençliğine ve Milletine emanet
ettiğiniz Türkiye Cumhuriyetinin, içinde bulunduğu, bugünkü
içler acısı manzarasını gördükçe, içimiz kan ağlıyor,
kalbimiz sıkışıyor.
Emanetiniz olan
ülkemiz ve Türkiye Cumhuriyeti, muhteris, beceriksiz ve beceriksiz
olduğu kadar vurdumduymaz, ATATÜRK düşmanı, kendi siyasal ve
şahsi çıkarlarını, Türkiye Cumhuriyetinin yüce menfaatlerinin
üzerinde gören, ülkemizi, demokratik ve laik hukuk devleti
olmaktan çıkaran, milli duygularımızı yok eden, ulus ve millet
kavramının yerine, İslam dinine ve Hanefi mezhebine dayalı ümmet
kavramını öne çıkaran, ülke insanlarını,
dinine,mezhebine,imam hatipte okuyup okumadığına, etnik kökenine
göre bölüp ayrıştıran, kamplara bölen, Anayasa, yasa ve hukuk
tanımayan, ülkeyi, ben yaptım oldu usulü ile keyfine göre idare
etmeye çalışan, yanlış dış politikalar ve icat ettiği Kürt
sorunu ve çözüm süreçleriyle ülkeyi adeta iç savaşa
sürükleyen, son günlerde hergün birkaç güvenlik görevlimizin
şehit edilmelerine neden olan, son yapılan seçimlerde tek başına
iktidardan düştüğü halde, alem edip kallem edip, ülkeyi hala
tek başına idare etmeye çalışan, seçim sandığına ve buradan
çıkan sonuca önem verir gözükmesine rağmen, seçim sonuçlarını
bir türlü içine sindiremeyerek, kumarda kaybeden kumarbaz misali,
kaybettiği oyları belki geri alırım mantığı ile ülkeyi
yeniden gereksiz bir erken seçime sürüklemek isteyen, senin
Çankaya Köşkünü beğenmeyerek, daha doğrusu, Çankaya Köşkünde
senin rüyalarına gireceğinden ve rahatsız olacağından korkarak,
senin Ankara halkına emanetin olan ATATÜRK Orman Çiftliğini talan
ederek, buraya, milyarlar harcayıp kaçak saray ve Osmanlı
padişahlarına özenerek, külliye inşa ettiren köhne bir
zihniyetin işgali altındayız.
Sevgili
ATATÜRK, seni çok seven ve özleyen bir Atatürk ve Cumhuriyet
çocuğu olarak niyetimiz, asla sizi üzmek değil, içimiz
sıkıldı,nasıl sıkılmasın ki, dün (07/08/2015) yine
televizyonlarımızdan, Silopi ilçemizde güvenlik güçleri ile
bölücü PKK militanları arasında silahlı çatışma çıktığı,
PKK militanlarının Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı kalkışma
içine girdikleri, üç vatandaşın öldüğü, birisi ağır olmak
üzere iki polisimizin yaralandığı, evlerin ve araçların ateşe
verildiği haberini almış bulunuyoruz.
Bu koşullarda,
bir vatandaş olarak, ne yapabiliriz, sıkıntılarımızı içimizden
nasıl atabiliriz diye düşünürken, birden bire aklımıza siz
geldiniz sevgili ATAM.Yine sizden medet umarak, sizinle söyleşip
içimizi dökmek ve rahatlamak istedik. Sizi üzecek isek, şimdiden
özür diliyoruz.
Sevgili ATAM;
biz, böyle sıkıntılara ve üzücü olaylara, sizin kadar, pek
alışkın değiliz, sizin dış düşmanlara, emperyalistlere karşı
verdiğiniz kurtuluş savaşının bir benzerini, iç düşmanlara
karşı vermek durumu ile karşı karşıya olduğumuzu üzülkerek
beyan etmek zorundayız.
İşin en
acıklı yanı da, ülkenin içinde bulunduğu, ülkeyi bölünmeye
ve bir iç savaşa götürecek olan bu tehlikeden, iş başındaki
siyasal iktidar haberdar değil. Ülkeyi bu duruma getiren de
kendileri olduğu için,siyasal iktidar, ülkenin içinde bulunduğu
bölünme ve iç savaş tehlikesini bir türlü kabul etmek
istemiyor, daha doğrusu işine gelmiyor.
İş başındaki,
seçimle iktidardan düşen, seçimlerden bu yana iki ay geçmesine
rağmen koalisyon kurma çabalarını hafiften alarak, adeta işgalci
konumuna gelen siyasal iktidar, varsa yoksa, ne yaparım da, tekrar
tek başına iktidara gelir ve ülkeyi sömürmeye devam ederimin
hesaplarını yapmakla meşgul.
İş başındaki
siyasal iktidar, Kürt sorununu çözeceğim savıyla, silahlarını
bıraktıramadığı halde, bölücü PKK örgütüyle müzakere
masasına oturmuş, seçim kazanmak için, PKK örgütüne taviz
üstüne tavizler vermiş, Güneydoğu Anadolu Bölgemizin alan
hakimiyetini PKK militanlarına terkederek, sizin Türkiye
Cumhuriyetini kendilerine emanet ettiğiniz batı bölgelerimizdeki
sizin ilkelerinizi savunan, silahsız ve barışçıl gösteri yapan
gençlerin üzerine güvenlik görevlilerini saldırtmasına ve
orantısız güç ve şiddet kullanmasına rağmen, Güneydoğu
başta olmak üzre, ülke genelindeki çoğu illerimizde, sikahlı ve
molotof kokteylli şiddet eylemi yapan bölücü PKK militanlarına
göz yumulmaktadır.
Siyasal
iktidarın; 7 Haziran seçimleri öncesinde, Kürt seçmenine şirin
gözükerek, şehit cenazelerinin önünü alarak,seçim kazanmaya
yönelik bu hoş görü ve aymazlığı, 7 Haziran seçimlerinde tek
başına iktidardan düşmeleri üzerine sonlanmış ve taktik
değiştiren siyasal iktidar, milliyetçi ve şahin politikalar
izlemeye başlayarak, PKK militanlarıyla olan mütareke koşullarına
son vererek, çözüm sürecini rafa kaldırmış ve uygulamaya
koyduğu bu yeni şahin politikayla gideceği bir erken seçimle,
yeniden tek başına iktidar olma arayışına girmiştir.
Sevgili ATAM,
sizin anlayacağınız, iktidardan düştüğü halde, bir koalisyon
hükumeti kurma bahanesiyle ülkeyi tek başına idare etmeyi
sürdüren siyasal iktidar,sizin kurmuş olduğunuz laik Türkiye
Cumhuriyetini adeta ateşe atmış bulunmaktadır. Türkiye
Cumhuriyetinin geleceği karanlıktır, ancak, sizin biz Atatürkçü
ve yurt severlerin gönlünde ve yüreğinde yakmış bulunduğunuz
ve hiç sönmeyecek olan özgürlük ve demokrasi ateşi ile “ne
mutlu Türküm diyene” diyerek veciz bir şekilde ifade ve
sembolize ettiğiniz millet şuuru, hiç şüpheniz olmasın ki, bu
karanlıkları dağıtacak ve Türkiye Cumhuriyetinin üzerindeki
kara bulutlar dağılarak, ülkemiz üzerinde yeni bir güneş
doğacaktır.
Sevgili ATAM,
bencillik yapıp, sıkıntılarımızı dağıtarak moral bulabilmek
ve sizden güç ve umut alabilmek için sizinle yapmak zorunda
kaldığımız bu söyleşiden, sizin üzülmeyeceğinizi, zira Türk
Gençliğine ve Türk Milletine güvendiğinizi, bölünmenin ve bir
iç savaşın eşiğine gelen ülkemizin, bu sıkıntıları da
kolaylıkla aşabileceğini bildiğinizi ve ülkemiz adına herhangi
bir endişeye kapılmayacağınızı bilmemiz nedeniyle,ülkemizin
kötü yönetiminden kaynaklı bu sıkıntı ve üzüntülerimizi
sizinle paylaşmakta bir sakınca görmediğimizi, özellikle ifade
etmek istiyoruz.
Sevgili
ATATÜRK; iş başındaki siyasal iktidar, Türkiye Cumhuriyetinin
bütün kurumlarını bozduğu gibi, yargıyı da vesayeti altına
almış ve senin kurduğun Türk Ordusu, siyasal iktidarın
kumpaslarıyla mahkemelerde ve zindanlarda süründürülerek güçsüz
bırakılmıştır.
Sevgili ATAM;
siz ne ileri görüşlüymüşsünüz ki;siyasal iktidarların emri
altına girmesinler, kendilerini siyasal iktidarların savcısı
olarak görmesinler diye, savcılarımızın ünvanlarının başına
Cumhuriyet kelimesini ekletmiş ve savcılarımızın, psikolojik
olarak, kendi aidiyetlerinin siyasal iktidarlar değil, Cumhuriyet ve
Cumhuriyetin ilkeleri olduğunu anlamalarının yolunu açmışsınız.
Maalesef,
ünvanlarının başnda yer alan Cumhuriyet nitelendirmesine rağmen,
azınlıkta da olsalar, kendilerini, siyasal iktidara ait alelade bir
memur olarak görerek görev icra eden savcılarımızın açtıkları
yasal olmayan usulsüz ve haksız davalarla basınımızın
susturulmaya çalışıldığını da bilmenizi istiyoruz.
Sevgili ATAM;
ülkemizi bölünmenin eşiğine getiren ve ülkemizde iç şavaş
çıkaran bölücü PKK militanlarına karşı, iş işten geçtikten
sonra mücadele etmeye başlayan iş başındaki siyasal iktidar, o
kadar güçsüz ve itibarsız ki,siyasal iktidarın, ülkemizdeki
İncirlik Üssünü kendilerinin savaş uçaklarının kullanımına
açtığı sözüm ona stratejik ortağımız ve müttefikimiz olan
ABD, siyasal iktidarın, kandildeki PKK kamplarına yönelik
göstermelik bombalama girişimlerine müdahale ederek, PKK
mevzilerinin bombalanmamasını ima eden açıklamalarda bulunma
cüretini gösterebilmiştir.İş başındaki düşük siyasal
iktidar, tam bir aymazlık içinde, ülkemize zarar vermeye devam
etmekte ve ne yazıktır ki, hiç kimsenin sesi ve soluğu
çıkmamaktadır.
Sevgili ATAM
gerçekten siz o kadar dahi ve ileri görüşlüsünüz ki, seksen
doksan sene öncesinden bugün olacakları görmüşsünüz ve o
eşsiz Gençliğe Hitabenizde;
“Ey
Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”deme gereğini duymuşsunuz.
Sevgili ATAM; bu günlerde olabilecekleri yıllar öncesinden görebildiğiniz ve Türk Gençliğine ve Milletine yol gösterip güvendiğiniz için, bu söyleşimizden dolayı, ülkemiz ve milletimiz adına bir endişe ve üzüntü duymayacağınızı umuyor ve Türk Milletine güvenmeye devam etmenizi diliyor,sizi rahmetle,minnetle ve özlemle anıyoruz.08/08/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Elinize yüreğinize sağlık bütün duygu ve düşüncelerimizi dile getirmişsiniz
YanıtlaSil