Müstafi
(istifa etmiş) geçici başbakan Ahmet Bey; liderleri, silahların
bırakılması için ortak tavır almaya çağırıyormuş.Günaydın
Ahmet Beyciğim, muhalefet partileri, siz köşeye sıkışınca mı
aklınıza geliyor, çözüm süreci aldatmacasına, muhalefetin
mutabakatını alarak mı başladınız, daha birkaç gün önce CHP,
PKK ve IŞİD terörünün nedenlerini,boyutlarını ve çözüm
tedbirlerini ve alınması gereken önlemleri araştırmak, tartışmak
ve belirlemek amacıyla bir meclis araştırması yapılması
önergesi vererek, tatildeki meclisi olağanüstü toplantıya
çağırmış olmasına rağmen, bu önergeyi elinin tersiyle iterek,
MHP'nin de desteğiyle ret edenler, sizler değil misiniz Ahmet Bey?
Şimdi hangi suratla liderleri ortak tavır almaya çağırıyorsunuz?
Muhalefet
partilerinin elinde, devlet gücü mü var, yetki mi var? Tüm güç
ve yetki, müstafi Başbakan olarak, sizin elinizde, gerçekten
basiretli bir devlet adamıysanız, silahların bırakılması ve
terörün önlenmesi için gereken tedbirleri alınız.
Siz,aslında,
muhalefet partilerine, bizim başından beri yanlış olan Kürt ve
Suriye politikalarımızı ve çözüm sürecimizi eleştirmeyiniz,
bizi daha fazla köşeye sıkıştırmayınız ve lütfen susunuz
demek istiyorsunuz.
Ahmet Bey, biz
de diyoruz ki; AKP'nin liderleri olarak, tüm bu olayların tek
sorumlusu olan sizi ve Tayyip Bey'i, Kürt ve Türk tüm halkımızdan
özür dileyerek, görevlerinizden çekiliniz. Belki o zaman
günahlarıınızın bir kısmını affettirmiş olabilirsiniz.
Bugün
(10/08/2015) haberleri almak üzere, televizyonlarımızı korkarak
ve elimiz titreyerek açtık ve yine bombalı ve silahlı saldırı
ve şehit haberleriyle karşılaştık.
Kim ne derse
desin, tüm gönül rahatlığı içinde iddia ediyoruz, bu olayların
tek sorumlusu, sizlersiniz ve tüm AKP iktidarıdır.
Tüm şimşekleri
üzerimize çekeceğimizi ve belki de çok ağır eleştiriler
alacağımızı bilerek, doğruları söylemekten korkmadan, çok
samimi olarak söylüyoruz ki; bugünkü terör eylemlerinin
sorumlusu, PKK militanları,sempatizanları ve HDP yetkilileri
değildir. Bugün yaşamakta olduğumuz, ülkeyi kan gölüne çeviren
terör eylemlerinin sinyalini, PKK yöneticeleri, çatışmazsızlık
dönemi içinde defalarca verdiler ve barış ve çözüm süreci
adı altında bize vaat ettiklerinizi bir an önce yerine getiriniz,
bizi daha fazla oyalamayınız, ne yapacaksanız bir an önce
yapınız, aksi halde olacaklardan sorumlu biz değiliz diyerek,
sizleri uyardılar.
Şimdi
diyeceksiniz ki; ama, PKK'lılar da verdikleri sözü tutmadılar,
silahlarını bırakmadılar ve ülkeyi terk etmediler, PKK ve
yandaşları, hükumet olarak bize emir ve talimat veremez, biz
Türkiye Cumhuriyeti Devletiyiz. Devletimizin itibarı var.
Bizi
güldürmeyiniz, siz, AKP iktidarı olarak, devletimizin itibarını
daha önce düşünecektiniz, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde itibar
ve saygınlık mı bıraktınız? Sizin yönetiminizdeki Türkiye
Cumhuriyetinin itibarı sıfır zaten.
Siz, barış
yapacağız iddiasıyla, halkımızdan ve muhalefet partilerimizden
gizleyerek, PKK ile kapalı kapılar ardında masaya oturarak
görüşmelere başladıysanız, o kadar ki, bu görüşmelerin
dedikodu olarak kamuoyuna sızması üzerine de, bu görüşmeleri
inkar ederek, PKK ile görüştüğümüzü iddia edenler alçaktır
diyerek yalan söylediyseniz, Kürt sorununu çözme iddiasıyla, bu
sorunu, Kürt seçmenlerin oylarını cebinize indirmek için politik
çıkarlarınıza ve seçim kazanmaya alet edip istismar ettiyseniz,
tüm halk kesimlerinin ve siyasal partilerin üzerinde mutabakata
varmaları gereken milli bir sorunu, tek başınıza ve gizlice
çözme adına, terör örgütüyle aynı yatağa girdiyseniz, çözüm
sürecinin içini doldurmaz, karşı tarafın tüm taleplerini ve
buna karşılık sizin karşı önerilerinizi açık ve net bir
şekilde ortaya koyarak görüşme yapmak yerine, günü kurtarmak
için, oyalama taktikleri ile çözüm süreci tiyatrosunu sahneye
koyduysanız, sözünü tutmayarak silahlarını bırakmayan ve
ülkeyi terk etmeyen silahlı grupları görmezden gelerek, onların
silahlarını bırakmaları bir yana daha da silahlanmalarına,
bölgede hakimiyet kurmalarına, yol kesip aramalar yapmalarına,
polis teşkilatı kurmalarına, vergi adı altında haraç
toplamalarına, alenen silahlı olarak dolaşmalarına göz yumarak,
PKK'nin daha da güçlenmesine, yığınak yapmasına ses
çıkarmadıysanız, PKK sözünü tutmayarak silahlarını
bırakmadığı halde, çözüm sürecini o tarihte askıya alarak,
PKK ile mücadele etmediyseniz, askeri, kışlasına ve polisimizi,
karakoluna hapsederek, etkisiz bıraktıysanız, tamamen sizin
tarafınızdan şımartılan ve nasıl olsa bunlar ne istiyorsak
yapıyorlar ve ne yapıyorsak göz yumuyorlar düşüncesine kapılan
ve hayal kırıklığı yaşayarak,siyasal iktidar tarafından
aldatıldığına inanan ve kaybedecek hiçbir şeyi bulunmayan PKK,
size karşı isyan bayrağını açar ve ülke kan gölüne gelir
kardeşim.
Bu nedenle,
ülkenin bugün içinde bulunduğu bu kan gölünün yegane sorumlusu
sizsiniz, bundan sonra, PKKya karşı güvercin olmaktan,şahin
olmaya kalkışsanız ve PKK ile onun anladığı dilden mücadele
etseniz dahi, sizin bu sorumluluğunuz asla ortadan kalkamaz, ama
siz, siyasal ihtirasınızın esiri olarak, dün, ülkedeki
çatışmasızlık ortamını, seçim başarınız için kötüye
kullandığınız gibi, bugün de atı alan Üsküdarı geçtikten
sonra gecikerek ve mecbur kalarak uygulamaya koyduğunuz PKK ile
silahlı mücadeleyi de, olası bir erken seçim için propaganda
malzemesi olarak kullanacak ve şehitlerimizin kanından, mutlu sona
erişmeyi deneyeceksiniz.
Pişkinliğinizi
ve aymazlığınızı bırakarak, sorumluluğunuzu kabul edip,
halkımızdan ve çok iddialı bir laf olacak ama, şimşekleri
üzerimize çekeceğimizi bilerek söylüyoruz, PKK terör örgütünden
özür dilemezseniz ve siyasal ihtiraslarınızı tatmin etmek için,
burnunuzun doğrultusunda ülkeyi yönetmeye devam ederseniz, bu
terörün sonlanmayacağını söylemek için falcı olmaya gerek
olmadığını, üzülerek belirtmek zorundayız.
Biz; sizin,
yanlış ve gayri samimi,oy avcılığına ve siyasi istismara
yönelik çözüm sürecini başlatmanız üzerine yazdığımız
eski makalelerimizde, bugün olanları, o günden tahmin
ederek;“büyük bir beklenti içine sokulan PKK' nın,
beklentilerinde hayal kırıklığına uğraması halinde, terörün,
bugünleri de aratacak oranda şiddet kazanacağını düşünüyoruz.”
diye yazarak, sizleri uyarmıştık.
Keşke yanılmış
olsaydık.
Sayın Ahmet
Bey; muhalefet partilerine çağrı yapmanıza hiç gerek yok.Çözüm,
Başbakan olarak sizin elinizde, yapmanız gereken tek şey; kaçak
saray sakinini, Anayasal yetki sınırları içine çekilmesi
konusunda uyarmak ve kaçak saray'ın vesayetinden kurtularak,
parlementer sistemin gerçek bir başbakanı olduğunuzu, tüm
yetkilerin doğrudan size ait olduğunu hatırlayarak, ülke
yönetimine ilişkin tüm kararları, kaçak saraydan bağımsız
alarak uygulamaya koymak ve kaçak sarayın erken seçim isteğine
şiddetle karşı çıkmak olmalıdır. Bakınız, bu dediklerimizi
yapabilirseniz, omuzunuzdan büyük bir yük kalkacak, dünyaya
yeniden gelmiş gibi hafifleyeceksiniz ve sorunların çözümünün
önündeki engel kalkacaktır.
En başta terör
olmak üzere, ülkemizin yaşamakta olduğu tüm sorunların, uzun
vadede kesin ve nihai çözümünün olmazsa olmaz tek şartı ise;
milletimizin artık uyanarak ve gerçekleri görerek,olası bir erken
seçimde kullanacağı akılcı oylarıyla, kaçak saray sakini başta
olmak üzere, AKP iktidarını bir daha ayağa kalkamayacak şekilde,
demokratik yöntemle sandıkta boğmasıdır. Ülkenin kurtuluşu ve
sükunete ermesi için bunun başka yolu yoktur. 10/08/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder