İstanbul da
yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi tamamlandı.
Bu zirveye
katılan İslam ülkelerinin devlet ve/veya Hükümet Başkanları
ülkemize geldiler. Tayyip Bey, zirvenin ev sahibi olarak ve zirveye
katılan İslam Ülkelerinin lideri olma iddia ve edası içinde,
zirveye katılan liderleri tek tek karşıladı, zirvenin açılışında
ve kapanışında konumalar yaparak gövde gösterisinde bulundu,
darbeci Sisi'nin ülkesi Mısır'a teşekkü etti, ancak, Mısır ve
Sisi adına zirveye katılan Mısır delegesi, zirvenin sonunu
beklemeden ve aile fotoğrafında yer almadan, kendilerince haklı
olan nedenlerle, sıvışmayı yeğledi.
Bu zirveden,
İslam Ülkeleri adına; olumlu, faydalı ve yararlı hangi
sonuçların çıkmış olduğunu anlayabilmiş değiliz.
Zirveye katılan
teşkilat üyesi İslam Ülkelerinin, kendi halklarına bir faydaları
ve hayırları yok ki, İslam Ülkelerinden oluşan İslam İşbirliği
Teşkilatı adına yapılan bu zirveden, ortak yararlı ve olumlu
sonuçlar elde edilebilsin.
Bu zirveden
çıkan, somut ve elle tutulur tek karar ve sonuç; İslam İşbirliği
Teşkilatı bünyesinde çok uluslu bir İslam Polis Teşkilatının
kurulacak olmasıdır.
Kurulması
kararlaştırılan İslam Polis Teşkilatı ne yapacak, anlamış
değiliz.
Hani, ünlü
İngiliz felsefeci Thomas Hobbes yıllar önce, “insan insanın
kurdudur” demiş ya, günümüzde de, bir İslam'ın, diğer bir
İslam'ın kurdu olduğu, Müslüman'ın Müslüman'ı
boğazladığı,öldürenin de, ölenin de tekbir çektiği, Allah
adına hareket ettiklerini haykırdığı ortadoğu ve diğer İslam
coğrafyasında, bu polis teşkilatı vasıtasıyla, bir İslam'ın,
yok yere bir diğer İslam tarafından boğazlanmasına mı mani
olunacak, bilemiyoruz.
Belki de,
kurulması kararlaştırılan bu İslami Polis Teşkilatı
marifetiyle, halk oyunu oynayarak ve halay çekerek zina yapan (!)
Müslümanlar hakkında şeriat hükümlerinin uygulanması ve zina
ile etkin bir mücadele başlatılması ön görülmüş ve
planlanmış olabilir! İlerleyen günlerde, bu İslam Polis
Teşkilatının görev ve yetkilerini hep birlikte öğreneceğiz.
Biz diyoruz ki;
ABD, AB ve Avrupa Konseyi ve Parlamentosunun demokrasi,basın
özgürlüğü, ifade özürgürlüğü, yargı bağımsızlığı
gibi alanlarda ülkemizi eleştiren zehir zemberek raporlarını
görmezlikten gelen, hiç takmayan ve sadece yok sayarak kendini
avutan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak; dost olduğun ve dost
olmaya çalıştığın, ortak zirvelerde buluşarak havanda su
dövdüğün ülkeleri bize söyle, nasıl bir Hükümet olduğunuzu
size söyleyelim.
Öyle bir
teşkilat ki; üyesi olan ülkelerde, demokrasiden, insan hak ve
özgürlüklerinden eser olmadığı gibi, üye ülkelerin
çoğunluğu, üzerlerine düşen aidat ödeme gibi mali
yükümlülüklerini dahi yerine getirmemişler.
Tayyip Bey;
örtülü ve örtüsüz ödeneklerden bol para harcamaya, bu fakir
milletin vergileriyle oluşan devlet parasını oraya buraya
savurmaya alışık ya, ülkelerin çoğu bırakınız ilave bağış
yapmayı, üye ülke olarak ödemekle mükellef oldukları normal
aidat borçlarını dahi ödememişler,sanki kendi kesesinden
ödeyecekmiş gibi, Tayyip Bey, İslam İşbirliği Teşkilatına 2
milyon dolar bağışladığını açıklamış, zirveye katılan
diğer İslam Ülkelerinin liderlerine yönelik olarak yaptığı
bağış öneri ve teklifi itibar görmemiş ve karşılıksız
kalmış olup, buna sinirlenen Tayyip Bey de, aidat borçlarını
ödemeyen ülkeleri, ödeyenlerin isimlerini açıklamak suretiyle,
kendisinden beklenmeyen bir nezaketle, ödeyenlerin dışında kalan
ülkelerin aidat borçlarını ödemediklerini, dolaylı ve üstü
kapalı olarak açıklamıştır.
Medyada yer
alan haberleri değerlendirdiğimizde, bize göre, zirvenin, kötü
bir anı olarak akılda kalacak olan en önemli ve çarpıcı olayı,
diplomatik nezaketle bağdaşmayan, “ benden iki milyon dolar, yok
mu artıran” deyimini anımsatan ve diğer ülkelerin ilgi
göstermemesi nedeniyle başarısız kalan, açık artırma benzeri
bir yöntemle örgüte bağış toplama girişimi ile aidatlarını
ödemeyen aidat borçlusu ülkelerin isimlerinin alenen açıklanması
olmuştur.16/04/2016
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder