Dün
(06/06/2016) dört bine yakın hakimin yerlerinin değiştirildiği
büyük bir atama kararnamesi yayınlandı, bu atama kararnamesiyle,
AKP yanlısı bazı hakim ve savcılar ödüllendirildiler, AKP
karşıtı demeyelim de, hukuktan yana ve tarafsız karar verebilen,
görevlerini iyi bir şekilde yapan bazı hakim ve savcılarımız
ise, cezalandırılarak sürgün edildiler.
Cezalandırılan
ve sürgün edilen hakimlerin bir kısmı; Cumhurbaşkanı seçilen
ancak anayasamızın öngördüğü niteliklere uygun bir
Cumhurbaşkanı olamayan Tayip Bey'e hakaret ettikleri iddiasıyla,
cumhurbaşkanına hakaret suçundan haklarında davalar açılarak
yargılanan bir kısım sanıkları beraat ettiren, diğer bir kısmı
ise, cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen TCK. nın 299.
maddesinin anayasaya aykırı olduğunu kabul ederek, konuyu Anayasa
Mahkemesine taşıyan hakimlerimizdir.
Bu girişi
yaptıktan sonra asıl konumuza geçecek olursak, makalemize şu
soruları sorarak başlamak istiyoruz.
Türk Ceza
Kanunun 299. maddesinde düzenlenen cumhurbaşkanına hakaret suçu;
gerçekten, Anayasaya aykırı mıdır ki, bazı hakimlerimiz konuyu
Anayasa Mahkemesine taşımışlardır?
Hakimlerimiz,
konuyu Anayasa Mahkemesine taşımadan da, bir çözüm yolu
bulamazlar mıydı?
İşte, bu
sorularımızın cevapları, makalemizin konusunu oluşturacaktır.
Bize göre,
5237 sayılı yürürlükteki Türk Ceza Kanunun 299. maddesinde yer
verilen cumhurbaşkanına hakaret suçu düzenlemesi, böyle bir suç
tipi yaratılması, kural olarak Anayasaya aykırı değildir. Böyle
bir suç düzenlemesi, yürürlükten kaldırılan 765 sayılı mülga
Türk Ceza Kanununun 158. maddesinde de yer almaktaydı, bu nedenle,
yürürlükteki Türk Ceza Kanununun 299. maddesinde yer alan
cumhurbaşkanına hakaret suçu, Türk Hukuk sistemine yeni giren bir
suç tipi değildir.
765 sayılı
mülga Türk Ceza Kanununun yürürlükte olduğu dönemlerde
anayasaya aykırı oduğu iddiaları gündeme getirilmeyen
cumhurbaşkanına hakaret suçu, ne değişmiş de, Tayyip Bey
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra önem kazanmış ve bu suçun
anayasaya aykırı olduğu iddiaları havada uçuşmaya başlamış
ve bazı mahkeme hakimlerimiz tarafından da, bu anayasaya aykırılık
idiaları ciddi bulunarak, konu Anayasa Mahkemesinin önüne
taşınmıştır?
Mülga 765
sayılı Türk Ceza Kanununun uygulandığı dönemde, bu kanunun
158. maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanına hakaret suçunun
anayasaya aykırılığının ileri sürülmemesine rağmen, Tayyip
Bey'in cumhurbaşkanı seçilmesinden sonraki dönemde, birden bire
bu iddianın gündeme getirilmiş olması, cumhurbaşkanına hakaret
suçu düzenlemesinin anayasaya aykırı olmasından ziyade, bu suç
ile ilgili çok sayıda haksız davaların açılması ve haksızca
açılan bu davalara ve hükmedilen cezalara bir son verme
ihtiyacından kaynaklanmıştır.
Devletin ve
milletin birliğini temsil eden, tarafsız, partisi ile ilişiğini
kesen, tarafsızlık ve anayasaya bağlılık yemini yapan ve bu
yeminine sonuna kadar sadık kalan, herkese eşit mesafede duran, her
saniye ve her önüne gelene cevap yetiştirmeye çalışmayan,
insanlara, ana muhalefet ile diğer muhalefet partilerine ve
liderlerine dil uzatmayan, meydanlara çıkıp eski partisi lehine
siyasi propaganda içeren nutuklar atmayan, açılış yapıyorum
bahanesiyle siyasi mitingler düzenlemeyen, tarafsızlık adına
dilini, eylem ve söylemlerini kontrol altında tutmak zorunda olan,
dış dünyaya karşı adeta korumasız konumdaki cumhurbaşkanlarını
özel olarak koruma altına alma ihtiyacını duyan kanun
koyucu;Cumhurbaşkanına hakaret edenleri, ayrı bir ceza hükmü
ile cezalandırmayı uygun bulmuş olmalı ki, mülga 765 sayılı
Türk Ceza Kanunun 158 ve yürürlükteki 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 299. maddeleri ile cumhurbaşkanına hakaret suç tipini
uygulamaya koymuştur. Bu nedenle, bize göre cumhurbaşkanına
hakaret suç tipi, anayasaya aykırı değildir.
Öyleyse,
mahkemelerimiz tarafından uygulamada ne yapılmalıydı da, anayasal
meşruiyet sınırları içinde cumhurbaşkanlığı yapmayarak halkı
çileden çıkararak tahrik eden ve bu nedenle kendisini çok ağır
şekilde eleştirmek zorunda kalan halkı, cumhurbaşkanına hakeret
suçu üzerinden korkutarak susturmaya çalışan, seçilmiş olmak
dışında, cumhurbaşkanının anayasal hiçbir niteliğini üzerinde
taşımayan Tayyip Bey'in, anayasa ve yasa dışı bu oyunu bozulmalı
ve halkın eleştiri hakkı koruma altına alınmalıydı? Şimdi
bunu açıklamaya çalışalım.
Çözüm yolunu
açıklamaya başlamadan önce, bir soruya daha cevap aramak
gerekiyor. Cumhurbaşkanına hakaret suçlarından açılan davalar,
Tayyip Beyin döneminde niçin patlama yapmış ve çoğalan bu
haksız davaların önüne geçme zarureti hasıl olmuştur?
Bu sorunun
cevabı çok basittir. Cumhurbaşkanı seçilen zat, anayasanın
öngördüğü anayasaya bağlılık ve tarafsızlık yeminine bir
saniye uymamış, partisi ile ilişiğini kesmemiş, tarafsız
olamamış, sadece AKP ve yandaşlarının cumhurbaşaknı olmuş,
devletin ve milletin birliğini temsil edememiş, muhalefeti
karşısına almış, parlamenter sistemi bekleme odasına alarak,
fiili bir başkanlık sistemi kurmuş, muhalefete ağza alınmayacak
laflar ederek saldırmış, cumhurbaşkanının sorumsuz olmasına
güvenerek, önüne gelene hakaretler yağdırmış, kendisine
hakaret etmedikleri halde, sadece eleştirdiler diyerek insanlara
demediğini bırakmamış, ortaya koyduğu bu tavırlarıyla, Türk
Ceza Kanununun cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen 299.
maddesi tarafından korunması gereken, anayasanın öngördüğü
vasıfları taşıyan bir cumhurbaşkanı olamamış ve bu nedenle
de, cumhurbaşkanına hakaret davalarında büyük bir patlama
yaşanmıştır.
Bu itibarla,
çözüm; Türk Ceza Kanununun 299. maddesinin, anayasaya aykırı
olduğu zorlamasıyla Anayasa Mahkemesine taşınması olmayıp,
cumhurbaşkanına hakaret davalarını sonuçlandıracak olan ilgili
yerel mahkemeler; cumhurbaşkanı seçilmiş olsa dahi,Tayyip Bey'in;
anayasanın öngördüğü görev koşullarını taşıyan,meşruiyetini
anayasadan alan, göreve başlarken namusu ve vicdanı üzerine
yaptığı anayasaya bağlılık ve tarafsızlık yeminine uyan,
anayasanın emrine uyarak partisi ile ilişiğini kesen, devletin ve
milletin birliğini temsil eden, tarafsız ve anayasaya bağlı, az
ve yeri geldiğinde konuşan, sürekli nutuk atarak muhalefete
bağırıp çağırmayan, herkesin özel hayatına müdahale
etmeyen,anayasanın öngördüğü görev ve yetki sınırlarını
aşmayan gerçek bir cumhurbaşkanı olamadığı için, Türk Ceza
Kanununun cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen 299.
maddesinin korumasından yararlanamayacağı, bu nedenle haklarında
Cumhurbaşkanı Tayyip Bey'e hakaret ettikleri iddiasıyla davalar
açılan sanıkların eylemlerinde, cumhurbaşkanına hakaret suçunun
maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle, beraat
kararları vererek, kendi göbeklerini kendileri kesmelidir.
Tayyip Bey'in
Cumhurbaşkanı sıfatıyla hakarete uğradığı iddiasıyla açılan
bir davanın hakimi biz olsaydık, bizim vereceğimiz karar; konuyu
hiç Anayasa Mahkemesine taşımadan, kendi göbeğimizi kendimiz
keserek, yukarıda açıklamaya çalıştığımız gerekçelerle,
sanığın beraatine karar vermek şeklinde bir karar olurdu. İleride
bu karar nedeniyle cezalandırılmak amacıyla sürülsek de,
sürüldüğümüze değerdi sanırım. 08/06/2016
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder