Avrupa
Kupasındaki ilk maçımzı dün (12/06/2016) Hırvatistan ile
oynadık ve maçı 1-0 kaybettik.
Üzülerek ve
çok açık kalplilikle söylüyoruz, bu mağlubiyete sevindik.
Ne garip bir
çelişki değil m? Üzülerek beyan etmek zorunda kaldığımız bir
sevinci yaşamak.
Üzüldüğüne
sevinmek ve sevindiğine üzülmek. Mağlubiyete üzülerek sevinmek.
Böyle garip
bir duyguyu,ancak bizim ülkemizde yaşayabilirsiniz.
Bu
açıklamamızdan sonra, bizim milliyetçiliğimizin sorgulanacak
olması çok doğaldır.
Ancak, bizim
milliyetçiliğimizden, bizi yazılarımızdan çok iyi tanıyan
okurlarımızın hiçbir şüphesinin olmadığını zannediyoruz.
Tabi bizim millyetçliğimiz, ırkçı milliyetçilik değil,
ülkesini ve ülkesinin insanlarını sevmek,ülkesinin menfaatlerini
herşeyin üzerinde tutmak anlamındaki milliyetçiliği
kastediyoruz.
Spor, özellikle
günümüzde futbol, çok popüler ve çok sevilen profesyonel bir
spor olup,ülkelerin tanıtımlarında çok önemli bir yeri
vardır.Bu anlamda Avrupa Kupasına katılma hakkını kazanan Türk
Milli Takımının, bu turnuvada başarılı olması, özellikle ilk
maçında Hırvatistanı mağlup etmesi, normal şartlarda, ülkesini
seven bir kişi olarak bizi de mutlu ederdi, mağlubiyeti de üzerdi.
Ancak, ülkesini seven bir kişi olmamıza rağmen, Hırvatistan
karşısında mağlup olmamız, bizi üzmedi, bilakis sevindirdi.
Zira,biz
ülkemizin futboldan önce veya futbola paralel olarak, bilim,güzel
sanatlar, teknoloji,ekonomi, insan hak ve özgürlükleri ve demorasi
alanlarında ileri gitmesini, ülkemizin bu alanlarda öne çıkarak
tanınmasını ve dünyada kendisine bir yer edinmesini
savunanlardanız.
Bu alanlardaki
başarılardan sonra, sporun her dalında ve özellikle futbolda
başarı kazanmak ve söz sahibi olmak,bir Türk vatandaşı olarak
bizi de sevindirir, ülkemizin adı futboldaki başarılarımızla
biraz daha öne çıkar ve daha fazla tanınırız.
Bize göre, tek
başına sporda ve futbolda başarılı olmak, diğer alanlarda
dünyanın çok gerilerinde kalan, özellikle son yıllarda insan
hakları ve demokrasi karnesi zayıflarla dolu olan ülkemizin
tanıtımında asla yeterli olamaz.Ülkemize pozitif bir katkı
sağlayamaz.
Bugün ülkemiz,
siyaseten; anayasayı ilga eden ve ülkeyi tek başına keyfine göre
babasının çiftliği gibi idare etmeye çalışan, kendisini hiç
tanımadığı, hepimizin tanıdığı kadar, eski dünya boks
şampiyonu olması nedeniyle gıyaben tanıdığı Muhamed Ali'nin
cenaze törenine katılmaya karar vererek, cenazeye aile boyu
katılmak üzere, devletin uçağını Amerika'ya kaldıran, cenaze
töreninde kendi dayatmaları kabul edilmeyince, cenaze törenin geri
kalan bölümüne katılmaktan vaz geçerek, uçağına atladığı
gibi ertesi günü ülkemize geri dönen bir kişi tarafından
yönetilmekte,
Ülkemiz Futbol
olarak da; ülkeyi siyaseten tek başına ve keyfine göre yöneten
zat ile büyük benzerlikler taşıyan, Galatasaray Futbol takımının
teknik direktörü iken, ülkemizi siyaseten yöneten zat gibi, şans
faktörü ağır basarak, ülke futbolunda imparator olarak
anılmasına neden olan bir başarıyı yakalayarak takımına Avrupa
UEFA Kupasını kazandıran, bu kupa başarısını, bugüne kadar
yiyi,yiye bir türlü bitiremeyen ve şu anda Milli Takımın başında
teknik direktör olmasına rağmen; kendisinden, ne anlama geldiğini
bilemediğimiz, Türkiye Futbol Direktörü olarak bahsedilen,
kendisine yakıştırılan bu sıfata, hiç de itiraz etmeyen ve
kabullenen, Türkiye Futbol Direktörlüğünü de nereden icat
ettiniz, ben sadece Türk Milli Takımının Teknik Direktörüyüm
diyerek bir açıklama getirmeyen zat tarafından yönetilmektedir.
Türkiye Futfol
Direktörü olarak anılan bu zat o kadar şanslıdır ki; maalesef,
kendisine başarılıdır diyemiyoruz, eleme maçlarında, başında
bulunduğu milli takımımız zayıf takımlara yenilerek ve berabere
kalarak, Türk Milletine dokuz doğurtmuş ve Fransada başlayan
Avrupa Kupası Finalleri kaçtı derken, son maçın son dakikasında,
bu zat'ın şans faktörü devreye girerek, tesdüfen ve şans eseri
atılan bir gol ve rakiplerin aldıkları sonuçların da
katkısıyla,Türk Milli Takımımız Avrupa Kupasına katılma
hakkını elde etmiş ve dün (12/06/2016) ilk maçına çıkarak,
Hırvatistana 1-0 mağlup olmuştur.
Türk Mili
Takımının futbolcuları; karşılıksız olması gereken milli
görevlerini yerine getirmelerine, dünyanın izlediği, milyonlarca
imsanın gözlerinin kendilerinin üzerlerinde olduğu bu dünya
vitrininde kendilerini göstererek, gelecekte bol paralı büyük
transferlere imza atma imkanını yakalamalarına rağmen, bu yeterli
görülmemiş ve futbolculara başarılı olmaları halinde, fakir
milletin vergileriyle oluşan paralardan yüklü bir prim ödenmesi
vaat edilmiştir.
İstisnalar
kaideyi bozmaz, futbolun el üstünde tutulduğu, futbolun aşırı
sevildiği ve futbolun destek gördüğü ve çok ileri seviyelerde
olduğu ülkelerin, insan hak ve özgürlükleri ve demokraside geri
oldukları, insaların futbol başarılarıyla uyutuldukları bilinen
bir gerçektir.
Avrupa
Kupasında elde edilecek olan bir başarı, insan hak ve özgürlükleri
ve demokraside çok geride kalan ülkemizde de, otoriterleşen ve
ülkenin yönetimini tek başına elinde tutan zat ile ülkenin
futbol yönetimini tek başına elinde tutan çok yüksek ücretlerle
çalışan Türkiye Futbol Direktörü olarak anılan zat'ın işine
yarayacak ve bu iki zat, Türk Milli Takımının bu başarısını
kendilerine mal edrek kendi propagandalarına araç olarak
kullanacaklar, futbolcular da zaten ağzına kadar dolu olan
küplerini tamamen doldurmanın zevkini yaşacaklar, kazanırken
kaybeden yine ülke ve milletimiz olacak, demokrasimiz ve insan hak
ve özgürlüklerinde bir arpa boyu mesafe almış olmayacağız.
Bizi şimdi
anladınız mı? Biz, ülkemizi ve ülkemizin insanlarını çok
seviyoruz, ülkemize ve ülkemizin insanlarına faydası olmayan
hiçbir başarı ve galibiyet, bizi asla memnun edemez. 13/06/2016
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder