Ülkemizde
gerçekleştirilen Fetullah GÜLEN kaynaklı askeri darbe girişimi
bastırılmış ve ülkemiz büyük bir felaketin eşiğinden
dönmüştür.
Ülkemizde
gerçekleştirilen bu darbe girişiminin çok öncesinden günümüze
kadar, PKK ve IŞİD terörü nedeniyle de olağanüstü günler
yaşadığımızı kimse inkar edemez. Askeri darbe
girişimi,ülkemizin yaşamakta olduğu olağanüstü zor koşullara
tuz ve biber ekmiş ve olağanüstü koşullar tavan yapmıştır.
Ülkede
olağanüstü koşulların ortaya çıkması halinde ne yapılması
gerektiğine dair Anayasamızda hükümler vardır.
Bakanlar Kurulu
da bu hükümlere başvurarak, anayasal koşulları gerçekleştiği
için, tüm ülkede üç ay süreyle olağanüstü hal ilan ederek,
yürülüğe sokmuştur.
Bakanlar
Kurulunun aldığı olağanüstü hal kararı, doğası gereği, bazı
hak ve özgürlüklerimize sınırlar getirebilen olağanüstü bir
yönetim tarzı olmakla birlikte, anayasanın meşru saydığı
anayasal bir olağanüstü yönetim tarzıdır.Bu nedenle, olağanüstü
hal ilan edildi diyerek, alınan bu kararı peşinen ve koşulsuz
olarak eleştirmek, haksızlıktır.
Sürekli
okurlarımız bilirler, biz darbe girişiminden çok önce yazdığımız
makalelerimizde, bölücü PKK terörü nedeniyle, ülkemizde belirli
bölgelerle sınırlı olarak olağanüstü hal veya sıkıyönetim
ilan edilmesi gerektiğini dile getirdik ve olağanüstü hal ilan
etmeyen hükümeti eleştirerek, İl İdaresi Kanununa göre aylarca
sokağa çıkma yasağı ilan eden valilerin suç işlediklerini,
uzun sokağa çıkma yasaklarını ve diğer özgürlük
sınırlamalarını zorunlu kılan koşulların varlığı nedeniyle,
anayasal bir yönetim tarzı olan olağanüstü hal kararına
başvurulmasını savunduk.
Bu nedenle,
koşullarının varlığı halinde ve yasal sınırlarının dışına
çıkılmadığı, iyi niyetli olarak kullanıldığı sürece,
olağanüstü hal kararından korkmak için bir neden
yoktur.Olağanüstü hal dönemlerinde zorunlu olarak bazı
örgürlüklere getirilebilecek olan ölçülü ve yerinde
sınırlamalar, ileriye yönelik olarak o özgürlüklerimizden
tamamen mahrum olmamak için alınan, özgürlükleri ve demokrasiyi
koruma amaçlı kaldığı sürece bir sorun yoktur.
Hasta olan bir
insanın hastalığı geçene kadar ilaç kullanmasından dolayı
bazı olumsuz yan tesirlere maruz kalması gibi, insanlarımız da
olağanüstü hal nedeniyle geçici olarak bazı olımsuzluklar
yaşayacaklardır.
Ancak,
olağanüstü hal bahane edilerek, olağanüstü halin gerektirdiği
zorunlu nedenlerin dışına çıkılarak, olağanüstü hal'i, insan
hak ve özgürlüklerini ve demokrasiyi tamemen yok etmek ve
darbelere karşı olan demokrasi aşığı, gerçek demokrat, iktidar
muhaliflerinin seslerini kısmak ve onlardan intikam almak amacıyla
asla kullanılmamalıdır.
Olağanüstü
hal, gerçek amacı doğrultusunda ve yasal amacıyla sınırlı
olarak ve dozunda kullanıldığı ve istismar edilmediği
taktirde, ülkemizin normalleşmesine katkı sunacaktır.
Bu itibarla,
anayasanın ve yasaların öngördüğü koşulların gerçekleşmesi
halinde başvurulan anayasal bir olağanüstü yönetim tarzı olan
olağanüstü hal kararını, peşinen ve koşulsuz olarak
eleştirmek yerine, bekleyip uygulanmasını görmek, daha adil ve
akılcı olacaktır.21/07/2016
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder