Hepiniz
çok duymuşsunuzdur, sık sık söylenen, selden kütük kapma diye
bir söz vardır, bildiğiniz gibi, bu söz; olumsuz bir durumdan
fayda sağlamak anlamında söylenen bir sözdür.
15.Temmuz
hain ve kanlı darbe girişimini, ülkemizin maruz kaldığı çok
büyük bir sel felaletine benzetirsek, selden kütük kaparak, bu
olumsuz darbe girişiminden kendileri için fayda sağlamaya
çalışanların varlığını ibretle ve hayretle görmekteyiz.
Darbe
girişimi; son yıllarda iyice ayrışan ve kamplara bölünen
halkımızı, demokrasi ve laik cumhuriyet ortak paydasında
birleştirmiş, halkımız eskiden olduğu gibi birbirine
kenetlenerek, birlik ve beraberlik süreci içine girmiş, ülkesinin
demokrasisine ve laik cumhuriyetine yönelik darbe girişimine engel
olmak için el ele vermiş ve iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasi
partilerimiz de, birbirlerine karşı besledikleri düşmanlığı
bir kenara bırakarak işbirliği ve ülkenin içine düştüğü
darboğazı en zararsız bir şekilde atlatmanın çabası içine
girmişken, ülkemizi on dört yıldan bu yana idare edenlerin;
ülkemiz bu duruma niçin ve nasıl geldi, bu darbe girişiminin
nedenleri nedir sorularının gerçek cevaplarını, yapacakları bir
özeleştiri sonucunda bularak, kendi hatalarını kabul edip itiraf
edecekleri yerde, bu konuda hiçbir sorumluluk üstlenmeyerek, selden
bir kütük kapma yarışına girdiklerini üzülerek görmekteyiz.
Yüksek
Askeri Şura toplandı ve darbe girişiminde ağır ihmal ve
disiplinsizlikleri gün gibi aşikar olan yüksek komuta heyeti aynen
görevlerinin başında bırakıldılar. Gerekçe olarak da, dere
geçerken at değiştirilmez dediler.
Bize
göre siyasasal iktidarın ve fiilen bu iktidarın başındaki tek
başına ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanının;komuta kademesini
görevden alarak yerlerine bu işi başarı ile yapabilecek olan yeni
komutanları atamaya yüzleri yoktur,zira bu kanlı ve hain Fetö
darbe girişiminin hazırlanışında ve oluşumunda, siyasal
iktidarın da çok büyük hataları ve günahları vardır, siyasal
iktidar halktan özür dileyerek toptan istifa etme veya hiç değilse
İçişleri, Milli Savunma, Adalet ve Milli Eğitim Bakanlarını
görevden alma demokratik refleksini gösteremediği için,suçluluk
psikolojisi içine girerek, darbe girişimine sebebiyet veren baştaki
komutanları görevden alma hakkını kendilerinde bulamamışlardır,
buna yüzleri olmamıştır.
Ne
yaptılar, kendi hatası ve beceriksizliği yüzünden attan düşen
bir at binicisinin, kendi kusuruna bakmadan atını dövmeye
başlaması gibi, Tük Silahlı Kuvvetlerini dövmeye, tüm hatayı
onda aramaya ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısını değiştirmeye
başladılar, yangından mal kaçırır gibi Jandarma Genel
Komutanlığını ve Sahil Güvenlik Komutanlığını doğrudan
İçişleri Bakanlığına bağladılar, Türk Silahlı Kuvvetlerine
rakip olması için Polis Teşkilatını daha da güçlendirmenin ve
bu amaçla polisi ağır silahlarla teçhiz ederek siyasal iktidarın
mutlak kontrolünde alternatif bir ordu yaratmanın, Kuvvet
Komutanlarını doğrudan Milli Savunma Bakanına, parlamenter
sistemin zorunlu bir gereği olarak, ülkenin yönetiminden siyaseten
sorumlu olan Başbakana bağlı bulunan Genelkurmay Başkanlığını
ve MİT'i, hiçbir sorumluluğu bulunmayan Cumhubaşkanına
bağlamanın, çarpık şehirleşme yüzünden şu anda şehir
içlerinde kalmak zorunda bırakılan askeri birlikleri,şehir
dışında dağ başlarına taşıma gibi, sözüm ona darbeleri
önlemeye ilişkin, beyhude kararlar almanın yollarını aramaya
başladılar.
Darbe
girişiminden sonra halkımızın ve siyasi partilerimizin,
demokrasimizin ve laik cumhuriyetin korunması ve geleceği için
birlik ve beraberlik içine girmelerinin birilerini rahatsız
ettiğini, eski gergin politik ortama dönmek için gayret
sarfettiklerini görüyoruz.
Jandarma,
bildiğiniz gibi kırsal kesimde, belediye hudutları dışında
görev icra eden bir kolluk kuvvetidir.Polisten farkı, ayni görevi
belediye hudutları dışında, yani kırsal kesimde yapmalarıdır.
Jandarmayı siyasal iktidarınız için tehlikeli görüyorsanız,
doğrudan İçişleri Bakanına bağlayacağınıza tümden
kaldırırsınız ve polis teşkilatını genişleterek kırsal
kesimde de polise kolluk görevi verirsiniz.
Genelkurmay
Başkanlığı ile MİT'in Cumhurbaşkanlığına bağlanmasına
ilişkin Tayyip Bey'in önerisi, ülkenin geçirdiği onca badireye
ve bir anlamda kendisine de yönelik olan 15 Temmuz darbe girişimine
rağmen, Tayyip Bey'in başkanlık sisteminden asla
vazgeçmeyeceğinin, bu öneriye asla sıcak bakmayacak olan ana
muhalefet partisi ile yeni bir çatışma ve anlaşmazlığa yol
açacağının, ülkede oluşan birlik ve beraberleğe zarar
vereceğinin bir işaretidir.
Başbakan
bir konuşma yapaak, şehir içindeki askeri birlikleri şehir dışına
taşıcaklarını, avazı çıktığı kadar bağırarak haykırmış
olup, Başbakan'ın bu üslubu, bizde, Türk Silahlı Kuvvetlerini
potansiyel darbeci gibi gördüğü izlenimi doğurmuştur.
Başbakan
bu konuda üslubuna biraz daha dikkat etmeli ve Silahlı
Kuvvetlerimizi rencide etmemelidir. Kaldı ki, bazı askeri
birliklerimizin şu anda şehir içinde kalmış olmaları, askerin
günahı ve hatası değildir.Zamanında şehir dışı olan bu
yerler, zaman içinde yerleşime açılmış ve askeri birliklerimiz
şehirlerimizi değil, şehirlerimiz askeri birliklerimizin
alanlarını işgal ederek askeri birliklerimize komşu olmuşlardır.
Bir
diğer üzücü husus da, büyük şehirlerimizde, özellikle AKP'nin
Byükşehir Belediye Başkanlıklarını aldığı şehirlerimizde,
askeri birliklerin giriş ve çıkışlarını kapatmak için askeri
birliklerin giriş ve çıkışlarına konulan çöp kamyonları,
AKPli mütahitlerin kum çakıl taşıyan kamyonları ve iş
makinalarıdır. Bu manzara da, askeri birliklerin belediyeler
tarafından işgal edildiği manzarasını yaymakta ve Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin itibarını yerle bir etmektedir.
Meydanlarda
toplanan halkımızın demokrasi ve laik cumhuriyet adına artaya
koydukları örnek direniş de, bize göre artık amacına ulaşmış
olup, bu gösterilerin uzaması, direnişin anlam ve önemine zarar
verecektir. Bu nedenle iş tadında bırakılmalı ve meydanlardaki
direniş sonlandırılarak, hayat yavaş yavaş normale
döndürülmelidir.
Diyeceğimiz
odur ki; ülkemizin üzerinden gelip geçen bir sel felaketine
benzetecek olursak, 15.Temmuz hain darbe girişiminden,hepimiz bir
ders çıkararak, bu felakette bir hatamızın bulunup bulunmadığı
konusunda bir öz eleştiri yapacak yerde bu selden bir kütük
kapmaya çalışırsak, güzel ülkemize en büyük ihaneti yapmış
oluruz. 30/07/2016
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder