Hepinizin
bildiği gibi,15.Temmuz.2016 gecesi, arkasında demokrasi ve laik
cumhuriyet düşmanı Fetullah GÜLEN çetesinin olduğu, GÜLEN
çetesi taraftarı bir grup subay ve astsubay'ın gerçekleştirmek
istedikleri alçak ve hain bir darbe girişimini yaşadık ve çok
şükür ki,bu alçak girişim,başarısızlıkla sonuçlandı.
Bu
darbe girişimi, iş başındaki siyasal iktidara ve iktidarın
başındaki kişilere yönelik bir eylem gibi gözükmekteyse de,
iktidarı kullananların şahsında asıl ve doğrudan hedefin; insan
hak ve özgürlüklerine, hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik
ve laik cumhuriyetimiz ve demokrasimiz olduğu yadsınamaz.
İş
başındaki siyasal iktidar; on dört yıl boyunca tek başına
ülkeyi idare etmesine rağmen, kan gölüne dönen ülkemizin içine
düşürüldüğü bu kötü durumundan ve 15 Temmuz darbe
girişiminden kendilerini sorumlu tutarak milletten özür
dileyecekleri yerde, mağdurları oynamayı tercih etmektedirler.
Aradan
geçen bir haftaya rağmen, siyasal iktidar ve başında
bulunanlardan böyle bir öz eleştiri ve özür gelmemştir.
Bu
nedenle, biz naçiz kulunuz, durumdan vazife çıkarıyor ve AKP
iktidarının ülkeyi kan gölüne çeviren ve demokrasimizi
darbelerle muhatap kılan on dört yıllık kötü yönetiminin tüm
hata ve günahlarını şahsen yükleniyoruz ve
2002
yılında yapılan seçimlerle tek başına iktidara gelir gelmez,
ilk icraat olarak, Avrupa Birliğine girmek istiyoruz diye takiye
yaparak, bugün FETO silahlı terör örgütü olarak suçlanan
Fetullah GÜLEN Cemaatiyle işbirliği yaparak, Türk Silahlı
Kuvvetlerine kumpas kurup, en başta eski Genelkurmay Başkanı olmak
üzere, Atatürkçü subayları cezaevlerine tıktığımız,
haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını
gerektiren darbeye teşebbüs suçlarından davalar açtırarak,
davayı açan cemaatçi savcılara ve yargılamayı yapan hakimlere
sahip çıkıp destek verdiğimiz, silahlı kuvvetlerin itibarını
düşürerek onu güçsüz kıldığımız için,
Bugün
demokrasiyi yıkmak istemekle suçladığımız ve inlerine girmek
zorunda kaldığımız Fetullah GÜLEN ve cemaatini yanımıza ortak
alarak,ne istedilerse hepsini verdiğimiz, kendi imzalarımızla
yargıya, emniyete ve silahlı kuvvetlere atadığımız GÜLEN
Cemaatine mensup hakim,savcı,emniyet müdürü,polis,subay,general
ve komutanlarla devlet içinde devlet diyebileceğimiz paralel bir
devlet yapılanması oluşturduğumuz, kendilerine ne istedilerse
verdiğimiz, ancak,boynuz kulağı geçerek bizi iktidardan düşürüp,
aynı amaçlarla bizim yerimize doğrudan iktidarın başına geçmek
istemeleri üzerine, iş işten geçtikten sonra cemaatle bozuşarak
yollarımızı ayırmak zorunda kaldığımız için,
Yüksek
Askeri Şura toplantılarında, Fetullahçı dinci askeri personelin
silahlı kuvvetlerle ilişkilerine son veren kararlara karşı
çıkarak,bu kararlara muhalif kaldığımız için,
Hem
laik ve hem de Müslüman olunamaz yanlışına düşerek, laik
cumhuriyete savaş açtığımız, demokrasi ve insan hak ve
özgürlüklerini amaç olarak benimsemediğimiz, bu değerleri,
kurmak istediğimiz İslami Cumhuriyet için bir araç olarak
kullandığımız ve milletimizi kandırdığımız için,
Laik
öğretimin olmazsa olmazı, en önemli devrim kanunlarımızın en
başında gelen Öğretim Birliği Yasasını rafa kaldırarak, asıl
işlevi din adamı yetiştirmek olan İmam Hatip Okullarını
eğitimin temeline oturtarak, imam hatip okullarını iktidarımızın
arka bahçesi haline getirdiğimiz, siyasi ikbalimiz için, modern ve
laik eğitimden uzaklaştığımız için,
Her
alanda, tüm devlet kadrolarını Cemaatle paylaşarak, devletin
önemli makamlarına,kendi kafa yapımıza uygun, sırf badem
bıyıklı, imam hatip kökenli ve eşinin başı örtülü olmaları
nedeniyle, vasıfsız ve liyakati olmayan kişileri atadığımız
için,
Dindar,
Müslüman ve manevi değerlere bağlı olduğumuzu her fırsatta
ifade ettiğimiz, cuma namazlarını kaçırmadığımız halde,
siyasi ikbalimiz için, zaman zaman, doğruları ifade etmek yerine,
gezi eyleminde olduğu gibi, benim Kabataşta saldırıya uğrayan,
dövülen ve üzerine çiş yapılan, bebeği tartaklanan baş örtülü
bacım ve camiye girip içki içen gezi eylemcileri gibi gerçek
dışı beyanlarda bulunduğumuz için,
Kadınlarımızın
doğuracakları çocuk sayısına ve yapacakları doğumun şekil ve
tarzına karıştığımız,kendi inançlarımızın gereği olan
hususları başkalarına da dayattığımız için,
Basın
ve ifade ve ifadeyi açıklama özgürlüklerini, eleştirilmeyi
sevmediğimiz,özgürlükleri sadece kendimiz için yaratılan
değerler olarak algıladığımız, medyayı tek ses haline getirmek
ve sadece kendi doğrularımızı ifade etmelerini, muhalefet
yapmamalarını istediğimiz ve büyük oranda bunu da başardığımız
için,
İktidarımıza
muhalif olan kişiler tarafından düzenlenen, iktidarımızı
şiddetle eleştiren, barışçıl,silahsız gösteri yürüyüşü
ve toplantıları sevmediğimiz ve bunlara tahammül edemediğimiz,
bu tür toplantıları biber gazı ve tomalarla emniyet güçlerimiz
vasıtasıyla engellediğimiz için,
Sokağa
çıkanları vatana ihanet etmekle suçladığımız halde, 15.Temmuz
askeri darbe girişimi üzerine, demokrasiye sahip çıkmaları için
halkı sokağa davet etmek zorunda kaldığımız ve çelişkiye
düştüğümüz için,
Darbecileri
emokrasiye son vermekle suçladığımız halde, anayasayı rafa
kaldırıp parlamenter sistemi fiilen yok ettiğimiz ve yerine fiili
başkanlık rejimini tesis ettiğimiz için,
Halkımızdan
ve parlamentodan gizli olarak, PKK bölücü terör örgütü ile
masaya oturup görüştüğümüz, çözüm süreci adı altında
bölücü PKK terör örgütüyle pazarlık yaptığımız,
göstermelik ateşkes ilan eden bölücü PKK terör örgütü
tarafından aldatıldığımız, Doğu ve Güneydoğu Bölgesindeki
il ve ilçelerimizin silah ve cephane ile donatılmasına, hendek ve
barikatların kurulmasına,yüzlerce sivil asker ve polisin şehit
edilmelerine sebebiyet verdiğimiz için,
Tüm
haklı engellemelere, ülkenin çözüm bekleyen onca sorununa
rağmen,Taksim Meydanına Topçu Kışlası ve Cami yaptırma
düşüncemizden bir türlü vazgeçemediğimiz ve bu düşüncemizi
dayatarak topluma kabul ettirmekte ısrarcı olduğumuz için,
İnsan
hak ve özgürlükleri, demokrasi,yargı bağımsızlığı, hukukun
üstünlüğü, laiklik gibi değerleri ülkemizde benimsetip
yerleştirerek isim yapmak yerine, bu değerleri ihmal ederek,sadece,
kanal İstanbul, köprü, bölünmüş yol, havaalanı,AVM, rezidans
gibi taşa,toğrağa,demir ve çimentoya ve ranta önem ve değer
veren, öne çıkaran ve tapan icraatları, ülkemize hizmet olarak
kabul ettiğimiz için,
Dış
politikada Atatürk'ün yurtta sulh, cihanda sulh ilkesinden
ayrıldığımız ve ülkemizin Suriye batağının içine
girmesine, bunun sonucu olarak da, ülkemizin Suriyeli sığınmacılar
tarafından işgaline ve ekonomik darboğaza girmesine sebebiyet
verdiğimiz için,
7.Haziran
seçim sonuçlarnın ülkemizde bir koalisyon hükumetinin
kurulmasını işaret etmesine rağmen, halkın iradesine saygı
göstermeyerek ülkede bir koalisyon iktidarının kurulmasına engel
olarak seçimleri tekrarlattığımız ve 7.Hazirandan sonra gelişen
kaos ortamına ve 15.Temmuz darbe girişimine zemin hazırladığımız
için,
Bölücü
PKK Terör Örgütü ile FETO Terör Örgütlerine, uzun süre,siyasi
ikbalimiz için ses çıkarmadığımız ve onlarla mücadele içine
girmediğimiz, bu örgütlerin bize ve iktidarımıza zarar vermeye
başladıklarını gördükten sonra, bu örgütlerle kararlı bir
şekilde mücadele etmekte çok geç kaldığımız için,
Türk
Milletinden alenen özür diliyoruz. 23/07/2016
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder