Bugün,1/Temmuz/2016
Kabotaj ve Denizcilik bayramı olduğu kadar, yüksek yargının,
saray entrikalarıyla yangından mal kaçırır gibi, alelacele
çıkarılan bir yasa ile esir alınarak 1150 odalı kaçak saray'a
hapsedildiği kara bir gündür.
Bugün, AKP
iktidarının Meclis çoğunluğu tarafından, kaçak sarayda mukim
zat'ın mutlak emir ve talimatıyla yangından mal kaçırırcasına
çıkarılan yasa ile yüksek yargı olarak adlandırdığımız
Yargıtay Ve Danıştay'ın; kaçak sarayın çay toplayıcıları
olan başkanları ile onların yüzüsuyu hürmetine ve ayıp olmasın
diyerek daire başkanlarının ayrık tutulduğu tüm üyelerinin
yüksek mahkeme üyeliklerine otomatikman son verilmiştir.
Yargıtay ve
Danıştaydaki daire sayıları ve ona paralel olarak da üye
sayılarında bir azaltma yapıldığı için, çıkan yasa ile
Yargıtay ve Danıştay üyelikleri sona eren yüksek yargıçların
bazıları yeniden Yargıtay ve Danıştay Üyeliklerine atansalar
dahi, üyelikleri sona eren ve bir yasa ile azledilen yüksek
yargıçların çoğu,Yargıtay ve Danıştay'ın dışında
kalacaklar ve çok afedersiniz, başka bir şekilde ifade edilmesi
mümkün olmadığı için söylemek gerekirse, teşbihte hata olmaz,
attan indirilip eşeğe bindirileceklerdir.
Amaç,
geleceğinden korkan, görevi sonlandığında yüce divanda hesap
verecek olan kaçak saraydaki zat'ın, kendi geleceğine yatırım
yaparak, yüksek yargıyı yeniden dizayn edip kendisine bağımlı
kılmaktır.
Perşembenin
gelişi çarşambadan belli olup, kaçak saraydaki zat'ın namusu ve
şerefi üzerine yapmış olduğu tarafsızlık ve anayasya bağlılık
yeminine işin başından itibaren bir saniye dahi uymamasına,
anayasayı askıya alarak parlementer sistemi ortadan kaldırdığını
ve onun yerine fiili bir başkanlık sistemini kurduğuna dair alenen
meydan okumasına, yasama, yürütme ve yargıyı kendisine
bağlamasına, devletin tüm organlarına emir ve talimatlar
yağdırmasına, kendi dini inanışının gereklerine tüm toplumun
da uyması yolundaki dayatmalarına, kadınların yapacağı çocuk
sayısı ile çocuk doğurma metotlarına dahi karışarak
dayatmalarda bulunmasına, terörün azgınlaşmasının ve ülkenin
kamplara bölümesinin tek sorumlusunun kaçak saraydaki zat olmasına
rağmen, tüm bu olumsuzluklar karşısında hiç seslerini
çıkarmayan, tepki vermeyen ve sessiz kalan, devletin temeli olan
adaletin mensupları olduklarını dikkate almayan ve üzerlerine
düşen sorumlulukları yerine getirmeyen yüksek yargının üyeleri;
kaçak saray sakininin talimatlarına göre çalışan, onun bir
dediğini iki etmeyen AKP Meclis çoğunluğu tarafından, Atatürk
Havaalanı baskınına, onlarca kişinin ölümlerine ve
yüzlercesinin yaralanmasına rağmen, ara vermeden gece yarılarına
kadar çalışarak çıkarılan bir yasa ile azledilmeyi ve yere
çakılmayı, analarının ak sütü gibi hak etmişlerdir.
Biz, kişi
olarak, dünyada hiçbir demokratik ülkede bir benzerine
rastlanmayan bu onur kırıcı azil muamelesine muhatap edilen
Yargıtay ve Danıştay'ın üyelerine zerre kadar acımıyor ve
üzülmüyoruz ve hak ettikleri bu muamele nedeniyle seviniyor ve
kendilerine oh olsun diyoruz.
Ancak, yüksek
yargının düşürüldüğü bu hukuk dışı ve onur kırıcı
durum nedeniyle; ülkemizin ve ülke insanımızın demokratik
geleceği,demokrasinin teminatı ve devltimizin temeli olan adalet ve
bağımsız yargı adına çok üzülüyor ve kahroluyoruz.
Ve diyoruz ki;
adaletin ve bağımsız bir yargının olmadığı devletler ve
rejimler çökmeye mahkumdurlar, en başta kaçak saray sakini olmak
üzere, herkes bilmelidir ki; çöken bir devletten kimseye bir hayır
gelmez. 01/07/2016
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder