Ceza
davalarında tanık delili vazgeçilemeyen en önemli delillerden
biridir.
Tanık delili,
çiğ süt emen ve şu veya bu nedenle gerçek dışı beyanlarda
bulunarak adaleti yanıltmaya çok yatkın olan insan unsuruna dayalı
bir delildir.
Bu
itibarla;tanık delili, önemine ve vazgeçilmezliğine rağmen,
hüküm kurarken yargıçların gözü kapalı itibar edebilecekleri,
yargıcı bağlayan kesin bir delil değildir.Tanık delili taktiri
bir delil olup,bu nedenle yargıç,tanığın beyanlarını taktir
ederek bu beyanların aksine de karar verebilir.
Tanık deliline
olan güvensizlik nedeniyle, tanıklar dinlenirlerken yargıçlar
tarafından yalan tanıklığın suç olduğu konusunda önceden
uyarılırlar ve kendilerine doğruları söylemesi için yemin
ettirilirler.
Tanık
delilinin önemine rağmen güvensiz ve taktiri delil olduğuna
ilişkin bu değerlendirmemiz, doğal tanıklar içindir.
Hepinizin
bildiği gibi, Ergenekon,balyoz ve saire kumpas davalarında adaleti
yanıltan,üst rütbeli subayların suçlanmalarında ifadeleri
aleyhe delil olarak kullanılan gizli tanık ve itirafçı tanık
gibi,kendilerine bir takım ceza indirimleri ve tutuklanmama gibi
vaatlerde bulunularak ifadelerine başvurulan gizli ve itirafçı
tanıkların beyanlarının doğruluğuna güvenerek ceza hükümleri
tesis etmek, adalet adına büyük bir rezalet ve felakettir.
Türk Ceza
Kanununun 221. maddesine göre,etkin pişmanlık adı altında, suç
ve terör örgütleriyle ilgili itiraflarda bulunacak olan, aslında
kendileri de suç ve terör örgütü mensubu olan bazı şüpheli ve
sanıklardan, sözüm ona örgütün yapılanması ve henüz isimleri
gizli kalıp kendilerine ulaşılamamış mensuplarına ilişkin
bilgiler verecek olanlara, yaptıkları itirafın zamanlamasına ve
etkinliğine göre hiç ceza vermemekten, büyük oranlarda ceza
indirimlerine kadar bir takım cezai muafiyet ve indirimler
getirilerek, bu ceza ve tutuklanmama vaadi ve menfaati karşılığında
insanların itirafa zorlandıkları, şüpheli veya sanık iken
tanıklığa terfi ettirilen bu itirafçı tanıkların, içinde
bulundukları psikolojik baskı ve kendilerini cezadan ve
tutuklanmaktan kurtarma ruh hali içinde egosuna esir olarak,
gerçekte örgüt mensubu ve suçlu olmadıklarını çok iyi
bildikleri, arkadaşlarının,komşularının ve hatta hiç
tanımadıkları masum insanların isimlerini, itiraf adı altında,
kolaylıkla verebildikleri ve onları suçsuz oldukları halde suçlu
ilan edebildikleri ve maalesef başka güvenilir yan delillerle
desteklenmeyen, itirafçıların kendilerini kurtarmaya yönelik
gerçek dışı ve yalan beyanlarıyla tutuklanarak yargı önünde
hesap vermek zorunda bırakıldıkları inkar edilemez bir gerçektir.
Günümüzde
güncel olan ve bir hukukçu olarak bizzat tanık olarak yaşadığımız
FETÖ davalarında, tek suçları;dindar olmak, iktidar tarafından
açılmaları teşvik edilen,Türkçemizi ve ülkemizi yurt içinde
ve dışında tanıttıkları gerekçesiyle göklere çıkarılan,
devletin çocukları bu okullarda okuyan velilere parasal katkı ve
teşvikler verdiği Fetullah Gülen Cemaatinin kontrolündeki
okullarda, bu okulların gerçekten devlet okullarına nazaran daha
iyi eğitim vermeleri nedeniyle çocuklarını okutmaktan,yine devlet
ricali tarafından kurdelesi kesilerek hizmete sokulan, uzun süre el
üstünde tutulan, son yıllarda Fetö'nün finansörü olmakla
suçlandığı halde, bizi yönetenler tarafından darbe girişimine
kadar bir türlü bankacılık ve mevduat kabul yetkisi iptal
edilerek kapatılmayan Bank Asya isimli katılım bankasında
hesapları bulunmak olan, aslında darbe girişimi ve silahlı terör
örgütüyle uzaktan yakından bir ilgileri bulunmayan masum
insanların, itirafçı tanık beyanlarıyla, darbecilerle bir
tutularak suçlandıkları ve mahkum edildikleri unutulmamalıdır.
Allahın sopası
yok tabi,ne ekersen onu biçersin, bu dünya etme ve bulma dünyası,bu
gerçeği kimse unutmasın,bugün bana yarın sana.
Peki, durup
duruken bu gerçekleri niçin dile getirdik?
Dün
televizyonları izlerken bir haber ve görüntü dikkatinizi çekti
mi bilmiyoruz.
AKP Genel Başkanı
Erdoğan dün (12/10/2017) yaptığı bir konuşmasında;
Amerika’nın, kara para aklamak ve Türk siyasetçilere rüşvet
vermek suçlamalarıyla tutuklu yargıladığı Reza Zarrab’ı
itirafçı yapmak istediğini söylemiş ve devamla, benim bankamın
genel müdür muavinini hiçbir şey olmadan tutuklayacak,
vatandaşımı (Zarrabı kastediyor)yargılayıp itirafçı olarak
kullanmak isteyeceksin diyerek, Amerika'yı itirafçı tanık
yaratarak,belki de kendi şahsını suçlama girişiminde bulunmakla
suçlamıştır.
İşte ülkemizde de
yargının çok sevdiği,beyanlarına itibar ederek masum insanları
tutuklama kararlarına gerekçe yaptıkları itirafçı tanık
gerçeği ve rezaleti, kendisine dokununca bu ülkenin
cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişi tarafından da dolaylı
olarak dile getirilmiştir.
Kimse yanlış anlamasın,
bizim yazdığımız makalelerimizden,açıkladığımız görüş ve
beyanlarımızdan da çok açık bir şekilde anlaşılacağı üzere;
biz, sapına kadar gerçek Atatürk'çü,demokrat,hukukun
üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine,basın
özgürlüğüne,yargının bağımsızlığına inanmış ve bu
değerleri sürekli savunan bir kişiyiz, asla Fetöcü değiliz,darbe
girişimini lanetliyoruz, tek dileğimiz adil bir yargılama ile
darbecilerin en ağır şekilde cezalandırılmalarıdır,ancak insan
hak ve özgürlüklerine dayalı,demokratik bir hukuk devletinin
vatandaşı ve bu değerleri içselleştirmiş ve benimsemiş bir
hukukçu olarak, gerçek adaletin tecellisi için, kim olurlarsa
olsunlar, hangi suçla suçlanırlarsa suçlansınlar,itirafçı
tanık,gizli tanık gibi kişilerin,gerçekliklerine asla
güvenilemeyecek beyanlarına dayalı olarak, insanların suçlanıp
hapse atılmalarına ve haklarında hüküm kurulmasına, sonuna
kadar şiddetle karşıyız, hukukun ve adaletin yılmaz savunucusu
olmaya devam edeceğiz.13/10/2017
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder