Araya başka
konular girdiği için yazamadık, Tayyip Bey, Cumhurbaşkanı
seçildikten sonra kendi partililerinin önünde yaptığı bir
konuşmasında,” Biz, teamülere uymayız, teamülleri biz
yaratırız” demiştir.
Peki, Devlet
teamülü nedir?
En basit
tanımıyla; Anayasada ve yasalarda açıkça yer almadığı halde,
Devletin çeşitli organ ve kurumlarında, benzer durumlarda, öteden
beri aynı şekilde yapılagelen ve artık yerleşik bir uygulama
haline gelen davranış şekillerine, Devlet teamülü diyebiliriz.
Teamüller;
devlet yönetiminde uzun zamana yayılan uygulama ve tecrübelerden
süzülüp gelen ve yerleşen, bir nevi yazılı olmayan kurallar ve
davranış biçimleridir.
Teamüller;
bağlayıcı Anayasa ve yasa kuralları olmamakla birlikte, devletin
çeşitli organ ve kuruluşlarındaki işleyişin düzenli ve ahenkli
bir şekilde yürütülmesine, bir uyumsuzluğun ve krizin çıkmasının
önüne geçilmesine yardımcı olmaları nedeniyle, çok önemlidir.
Devlet
yönetiminde, eskiden beri, benzer durumlarda hep aynı şekilde
hareket edilerek yerleşen ve artık Devlet teamülü haline gelmiş
olan davranış şekilleri olan teamüllerimiz, Yasama, Yürütme ve
Yargı organlarımızda ve özellikle dışişlerinde ve Türk
Silahlı Kuvvetlerinde önemli yer tutar.
Bu nedenle,
Tayyip Bey'in; Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, birdenbire,
yılların deneyim ve tecrübelerinden ortaya çıkan teamüllere
uymayacağız, teamülleri biz yaratacğız demesini yadırgamamak ve
bu beyanın arkasında yatan gerçeklere ve bu beyanıyla neyi
amaçlamak istediğine gözlerimizi kapatmak ve “Dünyayı ben
yarattım” mantığına eş değer bu iddialı beyanı
görmezlikten gelmek, mümkün değildir.
Kim olursa
olsun, halkın oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı da olsa, “Biz
teamüllere uymayacağız, teamül yaratacağız” söylemi. çok
iddialı ve Tayyip Bey'in boyunu aşan, demokrasimizin geleceği için
çok tehlikeli bir söylemdir.
Atatürk'ün
kurduğu Türkiye Cumhuriyeti doksan yılı aşan köklü bir devlet
olup, daha dün Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Bey'in, teamülleri
biz yaratırız savıyla ortaya çıkması, doksan yıllık
Cumhuriyetimize meydan okumadır.
Başbakanlığı
döneminde,Anayasayı ve yasaları bir kenara koyan Tayyip Bey; bu
sözleri, özellikle Cumhurbaşkanı seçildikten sonra bilinçli
olarak dile getirmiş ve ülkeyi kendi keyfine göre yöneteceğinin,
yerleşmiş Devlet teamüllerine dahi tahammülünün bulunmadığının
işaretini vermiştir.
Devlet içinde,
yıllardır aynı şekilde uygulanarak teamül haline gelmiş bulunan
davranış şekillerine, çeşitli alanlardan birkaç örnek vermek
gerekirse;
Yasama
organımız olan Türkiye Büyük Millet Meclisimizin Başkanlığına,
yapılan son milletvekili genel seçimlerinden çoğunluk partisi
olarak çıkan ve iktidarı da üstlenen siyasal partiye mensup bir
milletvekilinin seçilmesi teamül haline gelmiş olup, bu teamül
gereği, Meclis Başkanının seçiminde çoğunluk iktidar
partisinin gösterdiği aday, muhalefetin çok çok karşı olduğu
bir kişi değilse, genellikle muhalefetin de verdiği oylarla
başkan seçilebilmekte ve bu teamül sayesinde Meclis Başkanının
seçiminde bir zorluk yaşanmamaktadır.
Anayasamızın
109. maddesine göre,
Başbakan,
Cumhurbaşkanınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri
arasından atanır. Anayasamıza
göre, Cumhurbaşkanının atayacağı Başbakan' ın milletvekili
olması şarttır.
Ancak,
Anayasamızda Başbakanın çoğunluk partisine mensup
milletvekilleri arasından atanacağına,keza, Başbakan'ın, seçimi
kazanan çoğunluk partisinin, aynı zamanda milletvekili seçilen
genel başkanı olacağına dair bir hüküm olmadığı halde,
Parlamenter sistemin işleyişinden ve özelliğinden kaynaklanan ve
yerleşen teamüllere göre, Cumhurbaşkanı, çoğunluk partisinden
herhangibir beğendiği milletvekilini değil, çoğunluk partisinin
milletvekili seçilen genel başkanına Başbakanlık görevini
vermektedir.
Şimdi, bu
teamüle aykırı olarak, Cumhurbaşkanının; çoğunluk partisinin
milletvekili seçilmiş olan genel başkanı yerine, çoğunluk
partisiniden herhangibir milletvekilini Başbakan atayarak hükumeti
kurma görevini vermesi halinde ortaya çıkacak olan kaos ve krizi
düşünebiliyor musunuz?
Aynı şekilde,
Türk Silahlı Kuvvetlerinde en üst mevki olan ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin komutanı olan Genelkıurmay Başkanının; Kara, Deniz
ve Hava Kuvvetlerine mensup kıdemli bir Orgenerali veya Oramiralden
seçişip atanmasını engelleyen bir yasa hükmü olmadığı halde,
uzun yıllara dayalı uygulamalar sonunda ortaya çıkan teamül
gereği, Genelkurmay Başkanları, sürekli olarak, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde çoğunluğu teşkil eden ve daha yaygın bulunan Kara
Kuvvetlerinden seçilip atanmaktadır. Bu uygulama da bir devlet
geleneği ve teamülüdür.Bu uygulamadan ülkemiz bugüne kadar
hiçbir zarar görmemiştir.
Cumhurbaşkanlarının,
Türkiye Cumhuriyetini temsil etmesi, dış ülkelerdeki
Büyükelçilerimizin, dış ülkelerde Türkiye Cumhuriyeti
Devletini ve Cumhurbaşkanını temsil etmeleri, dış ülkelerin
Büyükelçilerinin de, güven mektuplarını Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanına sunup ülkemize kabul edilmeleri nedeniyle,
Cumhurbaşkanın kurmay başkanı statüsündeki Cumhurbaşkanlığ
Genel Sekreterliğine, Dışişleri Bakanlığımızın deneyimli bir
Büyükelçisinin atanması, bir teamül haline gelmiş olup,
genellikle bu teamüle uyulduğuna tanık olmaktayız.
Yargının üç
kurucu ve asli unsurundan biri olan savunma makamının temsilcileri
avukatların en üst meslek kuruluşu olan Türkiye Barolar
Birliğinin Başkanının, Yargıtay ve Danıştay gibi üst düzey
yargı organlarımızın adli yıl açılışı, kuruluş yıldönümü
gibi toplantı ve törenlerine davet edilerek, anılan yargı
organlarının başkanlarının ardından, yargının savunma makamı
adına bir konuşma yapması, Türkiye Barolar Birliği Başkanının,
bu törenlerin doğal davetlisi ve konuşmacısı olması, yargı
bağımsızlığı ve özgürlükler adına ortaya çıkan, çok
önemli bir devlet teamülüdür.
12.Cumhurbaşkanı
seçilen Tayyip Bey; önce, “Teamülleri tanımayız, teamülleri
biz yaratırız” daha sonra da, “ 1 Eylülde Yargıtayda
2014-2015 Adli yılının açılışı törenine Türkiye Barolar
Birliği Başkanı davet edilir ve konuşma yapmasına imkan
tanınırsa, ben törene katılmam” beyanlarıyla, yargı
bağımsızlığını yok sayarak, yukarıda belirttiğimiz, Türkiye
Barolar Birliği Başkanının, yüksek yargıdaki törenlere
katılması ve bir konuşma yapması yönünde oluşmuş olan
yılların teamülüne karşı savaş açmış ve bu teamülü
ortadan kaldırmaya çalışmış, yargının savunma ayağını yok
sayan bu tutumuyla, yargının özgürce havalanmasını sağlayan
kanatlarını oluşturan ve mesleki konumları itibariyle, iktidara
karşı, yargının bağımsızlığını yargıçlardan daha fazla
ve özgürce savunabilen savunmanın temsilcileri avukatları ve
onların başkanı olan Türkiye Barolar Birliği Başkanını
itibarsızlaştırmayı amaçlamıştır.
Tayyip Bey'in,
akıl almaz ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla bağdaşmaz olan, Türkiye
Barolar Birliği Başkanına ve savunma mesleğine yönelik hukuk
dışı bu tutumu, devlet içinde oluşan teamüllerin ne kadar
önemli olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
Bu nedenle,
1.Eylül.2014 yeni adli yılın açılış günü; Türkiye Barolar
Birliği Başkanının, Yüksek Yargı Organlarının törenlerine
katılma ve burada demokrasimizin geleceği, yargının bağımszılığı
ve savunma mesleği adına bir konuşma yapması yönünde beliren
uzun yıllara dayalı teamülün, demokrasimizin ve yargı
bağımsızlığının, yok edilişi, ya da yeniden kazanılması
günü olacağı için, çok önemlidir.
Demokrasimizin
geleceği ve yargı bağımsızlığı için dönüm noktası olacak
olan bu önemli günde yaşanacak olanları, hep birlikte izleyip
göreceğiz.. 8/Ağustos/2014
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir
Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder