10 Ağustos
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlanmış, oylar sayılmış ve
Tayyip Bey'in Cumhurbaşkanı seçildiği kesinleşerek Yüksek Seçim
Kurulu tarafından ilan edilmiş ve Tayyip Bey'in kesin olarak
Cumhurbaşkanı seçildiğini belgeleyen mazbata düzenlenerek Meclis
Başkanlığına teslim edilmiştir.
Bu duruma göre,
Tayyip Bey henüz Cumhurbaşkanı değildir, hukuken Cumhurbaşkanı
sıfatını kazanmamıştır, 28 Ağustos'a kadar Cumhurbaşkanı,
Abdullah GÜL olup, halen görevinin başındadır. Sayın GÜL,
28.Ağustosta, görevini, seçilen Tayyip Bey'e devredecek ve Tayyip
Bey de aynı gün Mecliste yemin ederek 12.Cumhurbaşkanı sıfatını
kazanarak görevine başlayacaktır.
Şu anda ve
28.Ağustos'a kadar, Tayyip Bey, Cumhurbaşkanlığına seçilmiş ve
bu seçilmişliği kesinleşmiş olan bir Türk Vatandaşıdır. Bu
nedenle, 28 Ağustos tarihinde göreve başlayana kadar Tayyip Bey
aleyhine işlenen, örneğin kakaret fiili, Cumhurbaşkanına hakaret
suçunu oluşturmayacaktır.
AKP'lilerin,
Tayyip Bey'in Başbakanlığının sona ermediğine dair dayandıkları
Yargıtay kararı, bu şekilde anlaşılmalıdır. Yargıtay'ın
kararı, Tayyip Bey'in Cumhurbaşkanı seçilmediğini değil, henüz
göreve başlayan ve Cumhurbaşkanı sıfatını kazanan bir şahıs
olmadığını, bu nedenle de, ceza yasasının Cumhurbaşkanını
koruyan maddelerinden yararlanamayacağını izah etmektedir.
Tayyip Bey ve
yandaşları, şark kurnazlığını ve vatandaşı aldatmayı bir
kenara koyarak gerçeklerle yüzleşmek zorundadırlar.
Cumhurbaşkanı
seçilen kişi ile yemin ederek hukuken Cumhurbaşkanlığı görevine
başlayıp Cumhurbaşkanı sıfatını kazanan kişi kavramlarının,
farklı kavramlar olduğu açıktır.
Anayasanın
101. maddesinin son fıkrası çok açık ve nettir,
burada;”Cumhurbaşkanı
seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeliği sona erer.” denilmektedir.
Burada, Anayasanın seçilenden kastının, Mecliste yemin ederek
göreve başlayan olduğunu iddia etmek ve bu hükmü o şekilde
yorumlamak hukuken mümkün değildir. Seçimin kesin sonuçları
alınarak, Yüksek Seçim Kurulunca ilanı ve mazbatanın
düzenlenmesi ile Tayyip Bey Cumhurbaşkanı seçilen kişi sıfatını
almış olup, Anayasnın 101. maddesinin son fıkrası hükmüne
göre, herhangibir makamın karar almasına gerek kalmadan, Anayasa
hükmü gereği, partisi ile ilişiği kesilmiş,Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeliği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi
olmayan kişi Başbakan da olamayacağı için Başbakanlık görevi
de kendiliğinden sona ermiştir.
Anayasanın
102. maddesinde yer alan; “Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya
kadar, görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder.”
hükmü ile 103. maddesinde yer alan; “Cumhurbaşkanı, görevine
başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki
şekilde andiçer” hükümleri dikkate alındığında, Anayasamıza
göre, Cumhurbaşkanı seçilen kişi kavramı ile Cumhurbaşkanı
seçilen kişinin yemin edip göreve başlayarak Cumhurbaşkanı
sıfatını kazanması kavramlarının farklı kavramlar olduğu,
seçimi kazanan kişinin; ilk aşamada Cumhurbaşkanı seçilen kişi,
ikinci aşamada ise, yemin ederek göreve başlayan ve artık
Cumhurbaşkanı sıfatını kazanan kişi olacağı çok açık ve
nettir.
Tayyip
Bey ve yandaşları elmalarla armutları karıştırmamalıdır.
Anayasamıza göre, Tayyip Bey; yemin ederek görevi devralacağı ve
Cumhurbaşkanlığı görevine başlayacağı 28.Ağustos tarihine
kadar, Cumhurbaşkanı değil, Cumhurbaşkanı seçilen kişidir ve
Anayasanın 101. maddesinin son fıkrasında yer alan”Cumhurbaşkanı
seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeliği sona erer.” açık
hüküm karşısında, şu anda AKP Genel Başkanlığı,
Milletvekilliği ve Başbakanlığı Anayasa hükmü gereği
kendiliğinden düşmüş ve sona ermiş sade bir Türk Vatandaşıdır.
Tayyip
Bey'in, AKP Gnel Başkanı, Milletvekili ve Başbakan sıfatlarını
ve yetkilerini kullanmaya devam etmesi, yetki ve görev gaspı olup,
suçtur ve bu sıfatlarla yaptığı ve yapmaya devam edeceği
işlemler, hukuken yok hükmündedir.
Yazımızın
tam bu bölümünü kaleme alırken ,AKP'nin beklenen yeni Başbakan
adayı kararını açıklamak üzere Tayyip Bey kürsüye çıkarak
malum partizan konuşmasına başladı ve kendisinden sonra Başbakan
olarak görev alacak halefinin adını Ahmet DAVUTOPLU olarak
açıkladı.Bu isme, bugün sona eren ve uzun süren istişareler
sonunda ulkaşıldığını söyleyerek, halkımızı yine aldattı
ve enayi yerine koydu.Oysa, hepimiz biliyoruz ki, Ahmet DAVUTOĞLU
ismi, Tayyip Bey'in çok önceden tek başına belirlediği bir
isimdi ve bu isim çok önceden kamuoyuna deşifre edilmişti.
Ülkenin
güneydoğusu bölünmüş, devlet hakimiyeti kalmamış, mehmetçik'e
30 sene önce ilk kurşunu sıkarak PKK silahlı terör örgütünün
sembol ismi olmuş kişinin anıt heykeli Liceye dikilmiş, Başbakan
yardımcısı, haberimiz olmadan diktiler diyerek aczini ortaya
koymuş, olayın basına intikali üzerine, heykel dikildiği yerden
indirilmek zorunda kalınınca çıkan olaylarda, iki şehit
verilmiş, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk'ün
heykellerine, misilleme olarak PKK militanları tarafından zarar
verilmeye başlanmış, Hakkarideki Atatürk Heykeline yönelik PKK
saldırısına karşı, Atatürk'ün heykeli güvenlik güçlerince
koruma ve çember altına alınmış, ülkenin bu toz duman altında
kalmasına ve bölünmesine göz yuman Tayyip Bey, ülkeyi değil,
kendi partisini düşünerek ve kendisinden sonra partisinin
dağılmaması için, cumhurbaşkanı seçildiği halde ilişkisini
kesmediği AKP'yi dizayn etme ve kendisinden sonraki genel başkan ve
başbakanı belirlemeyi, kendisine görev saymıştır.
Sözüm
ona, 27 Ağustos da AKP Kurultayı toplanacak ve kurultayın hür
iradesiyle(!) genel başkan seçilecek, ülkemizde ileri demokrasi
olduğu için, kurultayın toplanmasını beklemeden, tek adam Tayyip
Bey; bugün (21/08/2014) AKP Genel Başkanı ve Başbakanı
belirleyerek ve seçimi AKP Kurultayının yetkisinde olan yeni AKP
Genel Başkanı'nın Ahmet DAVUTOĞLU olduğunu ilan ederek, AKP
Kurultay delegelerinin iradesine ipotek koymuştur.
Anayasanın
101 maddesinde yer alan açık hükme nazaran, Cumhurbaşkanı
seçildiğinin kesinleştiği anda, partisi ile ilişiğinin
kesilmesine, Milletvekilliği ve dolayısiyle Başbakanlık görev ve
sıfatlarının kendiliğinden sona ermesine rağmen, bu görev ve
sıfatları taşımaya devam ettiğini iddia ederek, bu görev ve
sıfatlarına ilişkin yetkilerini kullanmaya devam eden bir
kişinin; hukuk ve Anayasa dışı bu davranışlarıyla, 28 Ağustos
da Cumhurbaşkanlığı görevine başlarken edeceği yemine sadık
kalmayacağını ve daha Cumhurbaşkanlığı görevine başlamadan
önce, Anayasal meşruiyetini yitirmiş olduğunu, belirtmek
zorundayız. 21/Ağustos/2014
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir
Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder