25 Aralık
rüşvet ve yolsuzluk soruşturması dosyasından sonra, 17
Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması doyası da,
beklendiği şekilde, İstanbul C. Başsavcılığı tarafından 53
şüpheli hakkında düzenlenen takipsizlik kararı ile
kapatılarak, adliyenin tozlu arşivine kaldırılmış
bulunmaktadır.
Bu takipsizlik
kararı, ölen ve yok olan yargı bağımsızlığının toprağa
gömülmesi için ilgili savcı tarafından düzenlenen
bir defin ruhsatıdır.
Hukukçu
olmayan okuyucularımızı, defin ruhsatının ne olduğu konusunda
biraz aydınlatmak gerekirse, defin ruhsatı; adli bir soruşturmaya
konu olan bir eylem nedeniyle ölen kişilerin cesetleri ile yine
savcılık tarafından soruşturulan bir şüpheli ölüm
vakası üzerine, ölüm nedenini belirlemek için,
ölünün cesedi üzerinde savcı tarafından yapılan
ölü muayenesi ve otopsi sonunda, cesedin yakınlarına
teslim edilerek toprağa verilmesine izin veren belgenin adıdır.
Bize göre,
İstanbul C. Savcılığının 17 Aralık soruşturmasını, ortada
suç olmadığı, delillerin hukuka aykırı olarak usulsüz
toplandığı gerekçesiyle kapattığı takipsizlik kararı
da, siyasal iktidarın yargıya müdahaleleriyle öldürülen
yargı bağımsızlığının toprağa verilmesine müsaade eden
bir izin belgesidir.
Biz, askeri
savcı, askeri hakim ve dört yıl da İzmir Devlet Güvenlik
mahkemesinde Cumhuriyet Savcısı, toplam 25 yıl kürsü de
savcı ve hakim, emekli olduktan sonra da, 21 yıldır avukat olmak
üzere, toplamda 46 yıl,eylemli olarak yargı hizmetinde
bulunan bir kişi olarak, bu kadar ciddi ve somut maddi delillere
rağmen, delil taktirine girerek, delillerin taktirini mahkemeye
bırakmadan soruşturmayı takipsizlik kararıyla kapatıp
şüphelileri aklayan bir savcının varlığına tanık olmadık.
Kimse
darılmasın ama, onca sene tatbikatın içinde yoğurulmuş
tecrübeli bir hukukçu olarak bildiklerimizi, toplum ile
paylaşmak zorundayız, askeri savcı kökenli olmamıza rağmen,
yukarıda belirttiğimiz gibi, dört yıl boyunca Cumhuriyet
Savcısı olarak Adalet Bakanlığı teşkilatında, kökenleri
Cumhuriyet Savcısı olan sivil savcı arkadaşlarımla birlikte
görev yaptığım meslek sürem ile 21 yıllık avukatlık
meslek sürem içinde, Cumhuriyet Savcılarımızın,
bırakınız onlarca maddi delil, teknik takip ve dinleme
tutanaklarını ve tapelerini, dişe dokunur en ufak bir delil
içermeyen soruşturmalarda dahi, kolaylıkla takipsizlik
kararı verebildiklerine tanık olmadık. Bu nedenle, savcılar
tarafından açılan davaların büyük çoğunluğunun,
kısa sürede beraat kararları ile sanıklar lehine
sonuçlanmakta olduğuna, ceza avukatlarının savcılarımızın
bu adaletsiz iddianameleri sayesinde işlerinin çoğaldığına
tanık olduk.
Yanlış
anlaşılmasın, biz, C. Savcısı ortada hiç delil olmadığı
halde, her şüpheli hakkında mutlaka iddianame düzenlesin
ve şüphelileri mahkeme önüne çıkarsın demek
istemiyoruz. Aksine, savcıların yeterli delil olmadığı halde her
dosyayı iddianame ile hakim önüne göndermelerini
sürekli eleştiren ve kendi savcılığımız sırasında bolca
takipsizlik kararı düzenleyerek mahkemelerimizin iş yüklerini
boş yere artırma yoluna gitmeyen bir kişiyiz.
Ancak, her
şeyin bir ölçüsü olmalı, kamuya mal olan,
büyük yolsuzluk iddialarını içeren ve şüphelileri
hakkında dava açılması için yeteri kadar delil
içeren soruşturmalarla ilgili olarak verilen takipsizlik
kararları, inandırıcı olmalı ve kamu vicdanını
yaralamamalıdır.
Takipsizlik
kararını veren savcımız, delil taktirine girerek, delillerin
yasaya uygun toplanmadığı usulsüz olduğu gerekçesiyle;
elde edilen, ayakkabı kutuları içindeki milyonlarca doları,
para kasalarını, para sayma makinelerini, telefon dinleme ve teknik
takip tutanak ve görüntülerini dikkate almadığını
belirtiyor.
Ne kadar güzel,
biz de, hukukun üstünlüğüne inanan ideal bir
hukukçu olarak; gözlerimizi yaşartan, kendilerine bravo
diyebileceğimiz, kendilerini ayakta alkışlayacağımız, hukukun
üstünlüğünü ve usulü ön planda
tutan, hukuk ihlallerine göz yummayan, bu uğurda suçlu
olduklarına inandığı şüpheliler hakkında dahi, ibreti alem
için korkusuzca takipsizlik kararları verebilen
savcılarımızın olmasını, hukuk ihlal edileceğine, suçluların
serbestçe dolaşmalarını yeğliyoruz, ancak, bugünkü
yargı tatbikatına baktığımızda gerçeklerin hiç de
öyle olmadığını belirtmek zorundayız.
Hiç
kusura bakmasın, 17 Aralık soruşturmasının şüphelileri
hakkında,delillerin hukuk ihlalleri ile usulsüz elde edildiği
gerekçesiyle takipsizlik kararı veren savcımız; bizzat
kendisinin, takipsizlik kararında yer verdiği bu gerekçesinde
gerçekten samimi olduğuna inanıyor mu?
Bu savcımız,
şöyle geriye doğru bir baktığında, bundan önceki
uygulamalarında, aynı şekilde hukuk dışı yollarla elde edilen
deliller içeren benzeri soruşturmalarda, 17 Aralık
soruşturmasında olduğu gibi, iddianame düzenlemeyerek,
şüpheliler hakkında takipsizlik kararları verdiğini
hatırlıyor mu acaba?
Bu savcımız,
bundan sonra da, hukuk dışı yollarla usulsüz olarak elde
edilen delillere dayalı olarak önüne gelen , ancak,
siyasal iktidar mensuplarının yakını ve yandaşı olmayan gariban
kişilere ait soruşturma dosyalarında da, hukuk adına ve ibreti
alem olsun diyerek, gözünü kırpmadan ve korkusuzca
takipsizlik kararları verebilecek mi?
Hiç
sanmıyoruz, bu savcımızın mesleki geçmişinin de, hukuk
dışı yollarla elde dilen delillere dayalı soruşturmalar
nedeniyle yazdığı iddianamelerle dolu olduğu gibi, yeterli delil
olmadığı halde, sorumluluktan kaçarak, kararı mahkemeye
bırakan ve delilleri mahkeme taktir etsin gerekçesiyle
yazdığı iddianamelerle dolu olduğundan, adımız gibi eminiz.
Kimse kusura
bakmasın, bu takipsizlik kararı; iktidarın baskısının, yargı
bağımsızlığının yok edilmesinin, savcılarımızın
kendilerini güvende hissetmemelerinin, mesleki geleceklerinden
endişe duymalarının eseri olan bir karardır.
İşin en
kötüsü nedir biliyor musunuz?
Bu takipsizlik
kararı, hiç kimseyi umutlandırmasın, iyimserliğe sevk
etmesin, bundan sonra hukuk dışı yollarla usulsüz elde
edilecek olan delillerle artık hakkımızda dava açılamaz,
savcılarımız hukukun üstünlüğüne olan
bağlılıklarını ortaya koydular, bu kararı emsal gösteririz
diye düşünmesin. Bu karar, şüphelilerin şahsi
özelliklerine bakılarak verilen, nevi şahsına münhasır
bir karar olup, sizler yine suç işlememek için
dikkatli olun. Meclise sunulan yeni güvenlik paketi yasa
teklinin yasalaşması halinde, aramalar, telefon dinlemeleri, teknik
takipler, mala el koymalar, somut delile dayalı şüpheden,
makul şüpheye dayalı gerekçeye geri çekileceği
için, bundan sonra hakkınızdaki delillerin, hukuk dışı ve
usulsüz olarak elde edildiğini de iddia edemeyeceksiniz.
Yargı
bağımsızlığı kalmadığı için; bumdan sonraki günlerde,
siyasal iktidara itaat etmezseniz, siyasal iktidarı kızdırırsanız,
bırakınız hukuk dışı yollarla elde edilen delilleri, hakkınızda
hiç delil elde edilemese dahi, yeter ki siyasal iktidar
kızmasın, onları üzmeyelim, başımız ağrımasın
düşüncesiyle yazılacak olan savcılık iddianamelerinin
çoğalarak havada uçuşacaklarına tanık olacağız,
bayanlar ve baylar. 19/Ekim/2014
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu
Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder