AKP'nin iktidar
olduğu ülkemizde, iki günden bu yana gelişen şiddet olaylarında
maalesef otuz dokuz yurttşımız hayatını kaybetmiş, onlarca
ev,iş yeri ve araç hasar görmüş, Atatürk'ün heykel ve büstleri
ve Türk Bayrakarı yakılmış, devletin otoritesini temsil eden ve
bir ilin en üst güvenlik görevlisi ve amiri olan Bingöl il
Emniyet Müdürüne silahlı saldırıda bulunulmuş, il emniyet
müdürü ağır şekilde yaralanmış,yanındaki il emniyet müdür
yardımcısı ile bir başkomserimiz şehit edilmiş olup, şiddet
eylemleri yoğunluğunu kaybetmiş ise de, halen yer yer devam
etmekte ve üzücü haberler, televizyonlarımızda alt yazı olarak
geçmektedir.
İktidarda
olması ve ülkemizin ve milletimizin güvenliğini sağlamak ve
vatandaşların barış ve huzur içinde yaşamalarından, siyaseten
tek sorumlu olan AKP iktidarının başındaki zat, biz nerelerde
hata yaptık da bu terör hortladı diye bir öz eleştiri yapacak
yerde, büyük bir pişkinlikle, bu olup bitenlere kendi dışında
sorumlular arama gayreti içine girmiştir.
Aman ha, çözüm
süreci zarar görmesin aymazlığıyla, yasaları çiğnemelerine
rağmen gereğini yapmayarak ve yaptırmayarak şımartıkları, PKK
ve yandaşları tarafından, yaratılan otorite boşluğundan
istifade ederek ve Kobani bahane edilerek, ülke genelinde
gerçekleştirilen, 39 yurttaşın canına malolan terör
eylemlerinin dahi, AKP iktidarının aklını başına getirmeye
yeterli olmadığını görüyoruz.
Vukubulan terör
eylemlerine, sorumlu bir ana muhalefet lideri olarak soğukkanlı
yaklaşan ve siyasi çıkar elde etme gayreti içine girmemesine
rağmen, haklı eleştirilerini ve çözüm önerilerini de dile
getiren KILIÇDAROĞLU, Başbakan Ahmet Bey'in akıl almaz eleştiri
ve suçlamalarına muhatap olmuştur.
Ahmet Bey,
KILIÇDAROĞLU'nu, bütün bu faciaların nedeni olarak açıkladığı
ESAD rejimini korumakla itham etmiş ve KILIÇDAROĞLU'nun aklına ve
fikrine ihiyaçlarının olmadığını, onun sadece susmasının
yeterli olduğunu açıklamıştır.
Düşünce ve
düşüncenin açıklanması özgürlüğünden hoşlanmayan Ahmet
Bey ve onun kafa yapısında olanlar; ellerinden gelse, kendilerinden
ve en yakın müttefikleri ÖCALAN'dan başka hiç kimsenin
konuşmaması için açıkça yasak koyacaklar. Ancak, ülkemizde,
kırıntı halinde kalan demokrasinin yüzü suyu hürmetine ve batı
ülkelerinden çekindikleri için, açık bir şekilde, konuşma ve
yazma yasağı koyamadıklarından, kendilerini ve iktidarlarını
haklı olarak eleştirenleri, terör ve şiddet eylemlerinin
kışkırtıcısı olarak suçlayıp korkutarak sindirmeye ve
otosansür uygulamaya çalışıyorlar.
Hayır Ahmet
Bey; siz, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, bu ülkenin ana
muhalefet partisinin liderinin, ülkemizin içinde bulunduğu
sıkıntılara ilişkin çözüm önerilerini, en azından dinlemek,
değerlendirmek ve saygı göstermek mecburiyetindesiniz. Bu çoğulcu
ve çok sesli demokrasinin zorunlu bir gereğidir. Aksi halde
muhalefet partilerinene ne gerek var?
PKK orijinli
şiddet ve terör eylemlerinin, yoğunluk kazanarak, onlarca
vatandaşın hayatını kaybetmesine ve yüzlerce konut, iş yeri ve
aracın tahrip edilmesine yol açması üzerine, bu şiddetin
bastırılmasına çözüm arayışı içinde, İmralı Adasındaki
ÖCALAN ile görüşerek ondan medet uman ve PKK militanlarını
yatıştırması için kendisinden bir mesaj yaınlaması istenen
ÖCALAN'a, iktidar tarafından verilen önem ve değerin, ülkenin
ana muhalefet partisi KILIÇDAROĞLU'na verilmemesi ve onun
susmasının talep edilmesi, çok acı bir demokrasi ayıbı ve bir
ibret vesikasıdır.
Sayın Ahmet
Bey; demokrasinin çoğulculuk ve şeffaflık ilkelerine riayet
etmeyerek, içine kapanan ve gizli kapaklı, kapalı kapılar ardında
bir takım kararlar alıp politikalar üreterek ülkeyi yönetmeye
kalkan iktidarlar, asla başarılı olamazlar ve gün gelir duvara
toslarlar.
Sayın Ahmet
Bey; çözüm süreci, barış süreci diyorsunuz.Nedir bu çözüm
ve barış süreci, içeriği nedir? Millet olarak bilmek istiyoruz,
ancak bilemiyoruz, bize söylemiyrsunuz, milletimize, şunu, şunu,
şunu, şunu yapacağız ve bunları yaptıktan sonra çözüm süreci
tamamlanmış olacaktır, deyiniz. Bunu biz de, Kürt kökenli
vatandaşlarımız da, net olarak öğrenmek istiyoruz.
Milletten bilgi
gizlediğiniz, demokrasinin çok sesliğinliğinden ve şeffaflığından
korkarak uzaklaştığınız sürece, bu ülkede ne terörü
önleyebilir, ne de gerçek anlamda özgürlükçü bir demokratik
ortam yaratabilirsiniz.
Bunu
kulağınızın arkasına yazınız lütfen. 10/10/2014
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi
Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder