Cumhurbaşkanı
Tayyip Bey, meydanlara çıkmış ve AKP Genel Başkanı ve
Başbakan gibi konuşmaya devam ediyor, yine bağırıp çağırıyor,
Türkiye Cumhuriyeti bir Muz Cumhuriyeti değildir demesine
rağmen, bir Anayasası bulunan ve bu Anayasaya göre, demokratik
bir hukuk devleti olan ve Anayasanın egemenlik hakkını düzenleyen
6. maddesinde, “Hiçbir kimse veya organ kaynağını
Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” hükmü
bulunan Türkiye Cumhuriyeti Devletini, ülkenin birliğini
temsil eden Cumhurbaşkanının görev ve yetkisine girmeyen ve
Cumhurbaşkanı tarafsızlığı ve olgunluğuna yakışmayan siyasi
parti lideri görüntüsü içeren eylem ve
söylemleriyle, bizzat kendisi bir Muz Cumhuriyetine dönüştürmüş
durumdadır, şu anda kimin eli kimin cebinde belli değildir.
Ahmet
Bey Başbakan ve Tayyip Bey Cumhurbaşkanı mıdır belli değil. Bu
konuda bir anarşi hüküm sürmektedir.
Bir
önceki yazımızda belirttiğimiz gibi, eylem ve söylemlerine
baktığımızda,Tayyip Bey, şu anda fiilen, Ahmet Bey'in yanında,
AKP ve Başbakan Eş Başkanı konumundadır.
Anayasa,
devlet yönetimindeki uyulması gereken kuralları ve yetkileri
belirlemiş ve “Hiçbir kimse veya organ, kaynağını
Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” demiştir. Yine
Anayasamız, Anayasa hükümlerinin, herkesi bağlayan ve
herkesin mutlak şekilde uymakla yükümlü kurallar
olduğunu açıkça belirtmiştir.
Anayasamızın
88. maddesinde; açıkça, “Kanun teklif etmeye
Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir.” hükmü yer
almaktadır. Bu Anayasa hükmüne göre, kanun teklif
etmeye Bakanlar Kurulu ve Milletvekilleri yetkilidir.
Anayasamızın
88. maddesine göre; Milletvekili ve Bakanlar Kurulu üyesi
ve başkanı olmayan Cumhurbaşkanının, kanun teklif etme yetkisi
bulunmamaktadır.
Anayasamızın
89. maddesine göre, Cumhurbaşkanının yetkisi;Türkiye
Büyük Millet Meclisince kabul edilen kanunları on beş gün
içinde yayımlamak ve/veya yayımlanmasını kısmen veya
tamamen uygun bulmadığı kanunları, bir daha görüşülmek
üzere, bu hususta gösterdiği gerekçe ile birlikte
aynı süre içinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisine geri göndermektir.
Anayasamızın
8. maddesinde; “Yürütme yetkisi ve görevi,
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve
kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.” hükmüne
yer verilmiş ve Cumhubaşkanı, yürütme organı içinde
mütalaa edilmiş ise de, Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlar Kurulu
iki ayrı alt organ olup, Cumhurbaşkanının, bazı hallerde
Bakanlar Kuruluna Başkanlık yapabilmesine rağmen, Anayasamızın
8. maddesine göre, Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulundan
müstakil bir organ olup, Anayasamızın 88. maddesine göre,
kanun teklif etmeye, milletvekilliği sıfatı da bulunmayan
Cumhurbaşkanı değil, Bakanlar Kurulu ve Milletvekilleri
yetkilidir.
Bu
itibarla, teşekkür ve toplu açılış bahanesiyle, il il
dolaşarak, meydanlarda, AKP Genel Başkanı ve Başbakan gibi siyasi
nutuklar atan Tayyip Bey'in; PKK ve yandaşları tarafından, Kobani
bahanesiyle, ülkenin yakılıp yıkılması ve otuz civarında
vatandaşımızın hayatlarını kaybetmesi nedeniyle, bazı
kanunlarda değişiklikler yapılarak, polisin silah kullanma ve sair
yetkilerinin artırılıcağına, bazı suçların cezalarının
artırılacağına ve bazı suçlarda tutuklu yargılanma
mecburiyetinin getirileceğine ilişkin yasaları çıkaracaklarına
ilişkin beyanlarda bulunmasını anlamak ve Anayasal konumu ile
bağdaştırmak asla mümkün değildir.
Tayyip
Bey, şayet bu ülkenin Cumhurbaşkanı ise, Anayasaya göre
kendisine tanınmayan, Bakanlar Kurulu olarak, Başbakan'a ve
Bakanlara ve milletvekillerine ait olan kanun teklif etme yetkisi
varmış gibi, bazı yasalarda değişiklere gidileceğini ilk
ağızdan açıklamamalı ve burnunu yetkili olmadığı
konulara sokmamalıdır.
Başbakan
Ahmet Bey, Cumhurbaşkanı Tayyip Bey'in, kendi Başbakanlık görev
ve yetkisine müdahale anlamına gelen ve kendisini yok sayan bu
konuşmalarına daha ne kadar tahammül edecek merak ediyoruz
doğrusu. Ahmet Bey, her geçen gün, muhalefete yönelik
olarak, Başbakan olarak beni muhatap alın deme hakkını yitirmekte
ve Başbakanlık ayağının altından kaymaktadır.
Tayyip
Bey'in; PKK ve yandaşlarının şımardıklarının ve çözüm
sürecine zarar verdiklerinin farkına varması için ülke
çapında toplu ayaklanmanın çıkarılmasını, ülkenin
toplu bir şekilde yakılıp yıkılmasını ve otuz civarında
vatandaşın topluca öldürülmesini beklemesi mi
gerekiyordu?
Tabii
ki hayır.
Doğu
ve Güneydoğu, yıllardan beri bölünmüş, PKK
militanları ve yandaşları silahlı güçlerini
oluşturmuş, kimlik kontrolleri yapmaya ve kendi kamu düzenlerini
sağlamaya başlamış, vergi toplar olmuş, bireysel terör
eylemlerini sürdürmüş ve güvenlik güçlerimiz,
çözüm süreci zarar görmesin gerekçesiyle
pasifize edilerek, bu olaylara göz yumulmuş ve olayların bir
çığ gibi büyümesi ve aynı anda tüm ülkeyi
saracak boyut kazanması üzerine, PKK ve yandaşlarının
şımardıkları, birden bire Tayyip Bey'in aklına gelivermiş ve
yetkisi olmadığı halde, bir Başbakan ve Milletvekili gibi, ülkeyi
polis devleti haline getirecek olan yasal düzenlemeler
yapılacağını kendi ağzından açıklamıştır.
Tayyip
Bey, tarafsızlığını bozarak, AKP Genel Başkanı ve Başbakan
gibi, ana muhalefet partisine iftira atarak, PKK ve yandaşlarının
terör eylemlerinin bir sorumlusunun da ana muhalefet partisi
olduğunu iddia ederek, AKP iktidarının ve Başbakanlık
dönemindeki kendi sorumluluğunu, ana muhalefet partisinin
üzerine yıkmaya çalışarak, ev sahibini bastırmaya
çalışmıştır.
Ana
muhalefet partisinin lider ve lider kadrosunun, bu haksız suçlamaya
karşı sessiz kalmaları ve demokrasinin tüm olanaklarını
kullanarak, bu haksız suçlamaya hak ettiği en ağır
karşılığı verememiş olmaları da, ülkenin geleceği için
bizi büyük bir karamsarlığa sevk etmiştir.
Biz
her zaman söyledik, yasalar kötü, kusurlu veya eksik
ve yetersiz değildir. Kötü ve yetersiz olanlar, yasaların
zamanında ve yerinde uygulanmalarını sağlayamayan yetersiz ve
beceriksiz siyasal iktidarlardır. Siyasal iktidar olarak, yılanın
başı küçük iken, yasaları yerinde ve zamanında
uygulamaz ve sorunları halının altına süpürürseniz,
olaylar büyür ve gün gelir toplu yakmalar, yıkmalar
ve ölümler meydana geldiğinde, apışır ve aciz
kalırsınız, hatayı ve sorumluluğu, ana muhalefet partisinde ve
yasaların yetersizliğinde aramaya başlarsınız.
İnsan
haklarına, özgürlüklere ve hukukun üstünlüğüne
dayalı hukuk devletini, kendi iktidarlarının acizliklerini kamufle
etmek için, polis devletine çevirecek ve özgürlükleri
yok edecek yasalar çıkararak ülkede huzur
sağlayacaklarını zanneden Tayyip Bey ve Ahmet Bey, büyük
bir yanılgı içindedirler.
Bu
böyle gitmemeli ve Tayyip Bey; Cumhurbaşkanının Anayasamızda
belirtilen yetki sınırlarına dönmeli, Anayasayı daha fazla
ihlal etmemeli, Ahmet Bey; bu ülkenin Başbakan'ın kendisi
olduğunu artık hatırlamalı, ülkesini seven tüm
aydınlarımız da, artık kış uykusundan uyanarak, demokratik
yollardan seslerini yükseltmeli ve bu ülkenin sahipsiz
olmadığını birilerine göstermelidirler. 13/Ekim/2014
Güner
YİĞİTBAŞI
İzmir
Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder