Geçtiğimiz
Cumartesi günü Ankara'da vukubulan, 97 yurttaşımızın ölümü
ve iki yüze yakın yurttaşımızın da yaralanmalarıyla sonuçlanan
canlı bomba saldırısında, bir güvenlik zafiyetinin bulunduğu
yadsınamaz.
Bu güvenlik
zafiyetinde, emniyet teşkilatının en tepe noktasındaki İçişleri
Bakanının, doğrudan bir kasıt ve ihmalinin bulunmadığını
söyleyebiliriz.Yani, mevcut güvenlik zafiyetinden dolayı, İçişleri
Bakanının cezai sorumluluğunu gerektiren bir kusuru ve görevi
ihmali (suçu) bulunmayabilir.
Ancak, güvenlik
zafiyetini yaratan Ankara Emniyetinin de bağlı olduğu, ülkenin
emniyet teşkilatının en tepe noktasında bulunan ve tüm ülkedeki
asayişten, halkın can ve mal güvenliğinden siyaseten sorumlu olan
İçişleri Bakanının, bu katliam nedeniyle siyasi bir sorumluluğu
mevcut olup,bu nedenle de görevinden istifa etmesi
zorunludur.İçişleri Bakanının istifası için, bu siyasi
sorumluluk yeterli olup, olayın vukuunda doğrudan kusurlu ve suçlu
olması gerekmemektedir.
Zira; hukukta
kusursuz (Objektif) sorumluluk diye ifade edilen bir sorumluluk tipi
mevcut olup, bu sorumlulukta, kişinin, kusurlu ve/veya suçlu olması
gerekmez. Kamunun uğradığı zarardan dolayı, devlet ve devlet
adamları tazminat,istifa gibi bir bedel öderler.
Çoğumuzun
arabası mevcut olup, trafikte dolaşan bu arabalar, kamu ve halk
için bir risk ve tehlike oluşturmaktadır. Bizatihi bu risk ve
tehlikenin dahi, araç sahibine bir bedeli mevcuttur.Karayolları
Trafik Kanununa göre, ruhsatlı araç sahibi olan ve trafikte
araçları dolaşan kişilerin; sahibi oldukları bu araçları bir
başkası kullanırken bir şahsı ezerek yaralaması veya ölümüne
sebep olması halinde, aracı kullanan kendisi olmadığı halde,
aracıyla kaza yapan üçüncü kişinin eyleminden dolayı, kusursuz
sorumluluk esasına göre, trafik kazasından dolayı zarar gören
kişilere tazminat ödeme sorumluluğu vardır.Aracı bizatihi
kullanan ve kişiyi ezen sürücü, hem cezai ve hem de tazminat
sorumluluğuna tabi olduğu gibi, aracın ruhsatlı sahibinin de,
kusursuz olmasına rağmen, tazminat sorumluluğu bulunmaktadır.
Bu örneği
niçin verdiğimizi anlamış olmalısınız. Ankara katliamında da,
İçişleri Bakanının istifasını zorunlu kılan kusursuz
sorumluluğunu, kendisine ait aracıyla kaza yapan üçüncü kişi
sürücünün eyleminden dolayı tazminat sorumlusu olan aracın
ruhsatlı sahibinin kusursuz sorumluluğuna benzetebiliriz.
Terörün tavan
yaptığı ülkemizin İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan ve
bu nedenle, ülkenin asayişinden, halkın can ve mal güvenliğinden
siyaseten sorumlu olan ve bu konuda bir risk ve sorumluluk yüklenen
İçişleri Bakanı da, aracı trafiğe çıkıp dolaşan, bu nedenle
toplum için risk ve tehlike oluşturan ruhsatlı araç sahibi gibi,
ülkesinde meydana gelen ve 97 can'a mal olan canlı bomba
katliamından dolayı, kendisinin doğrudan bir kusuru ve suçu
olmasa da, teşkilatında çalışanların ihmallerinden oluşan
güvenlik zafiyeti karşısında, yüklendiği görevin omuzlarına
yüklediği siyasi sorumluluğunun gereği olarak, bakanlıktan
istifa ederek bir bedel ödemek zorundadır.
AKP iktidarının
güvenilir bir bürokratı iken, sözüm ona tarafsız bakan
kadrosundan İçişleri Bakanlığına getirilen bir kişi'nin,
Tayyip Bey ve Ahmet Bey tarafından korunarak, kendisine sahip
çıkılması, istifasının önüne geçilmesi, çok doğal olup,
bundan önce meydana gelen ve 301 madencinin aynı anda topluca
öldükleri olayda dahi ilgili bakanlarının istifa gereği
duymadığı AKP iktidarından bundan fazlasının beklenmesi zaten
abesle iştigaldir.14/10/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder