Kadınlarımız,
erkeklerle eşit birer birey olmalarına rağmen,Türk toplumunda hak
ettikleri yere ne zaman ulaşacaklar,merak ediyoruz doğrusu.
Kadınlarımızın,
kendini bilmez bazı erkekler tarafından küçük ve hor
görülmeleri, büyük oranda erkeklerimizden kaynaklansa da,
kadınlarımızın da, erkeklerle eşit olduklarına inanmaları ve
erkeklerden hak ettikleri değer ve saygıyı görmek için çaba
sarf etmeleri gerekmektedir.
Ülkemizde;
özellikle okumamış,bir meslek ve iş sahibi olamamış, erkeğin
eline bakan ve ona muhtaç konumda olan kadınlarımızın sayısı
azalmadıkça, erkekler kendilerini kadınlarımızdan üstün
görmeye devam edecekler ve kadınlarımız da seslerini çıkarmayarak
bu üstünlüğe razı olacaklardır.
Çok yazık.
Geçtiğimiz
günlerde toplum olarak, maalesef kadınlarımızı küçük ve hor
gören,aşağılayan yeni bir olaya tanıklık yaptık.Maçın
sonucunu beğenmeyerek maçın hakemlerinin özgürlüklerini
sınırlayıp suç işleyen Trabzonspor Başkanı, bu yetmiyormuş
gibi, “Adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız”
diyerek kadınlarımızı aşağılamıştır.
Bu olay,
kadınlarımızın erkeklerle eşit birer birey oldukları gerçeğinin
kafalara kazınmasının ne kadar gerekli olduğunu göstermiştir.
Trabzonspor
Başkanı, sonradan aklı başına gelerek, “beni doğuran annem
de, çocuklarımın annesi de bir kadındır”diyerek, hatasını
kabul edip kadınlarımızdan özür dileyerek, yaptığı ağır
hatayı tamir etmeye çalışmış ise de, bu olay da göstermiştir
ki, kadınlarımızın erkeklerle eşit haklara sahip birer birey
olduklarının toplumumuzda kabul görmesi için, uzunca bir zamana
ihtiyaç duyduğumuzu göstermektedir.
Annesinin
karnında dokuz ay yatarak dünyaya gelip adam olduktan sonra,
annesinin evinde yatamadığını söyleyen kşilerin dahi var olduğu
gerçeği karşısında, rahmetli annem şu anda sağ olsa da, bırak
onun evinde hazırladığı yatağında yatmayı,kapısının
eşiğinde yatmayı yeğleyen bir kişi olarak, 11/03/2015 tarihinde
kadınlarımız için kaleme aldığımız “KADIN!...” başlıklı
makalemize, kadınlarımıza armağan etmek üzere, aşağıda aynen
yer veriyoruz.Selam olsun tüm kadınlarımıza,onlar iyi ki varlar.
30/10/2015 G.Y.
K A D I N!...
Erkek egemen
toplumumuzda sevgili kadınlarımız erkeklerden kaynaklı daha ne
kadar eziyet ve çile çekecekler?
Erkeklerimiz;
kadınlarımızı, ne zaman, kendileriyle eşit, aynı hak ve
özgürlüklere sahip, yaradanın bir kulu ve insan olarak görmeye
başlayacaklar?
Erkeklerimiz,
kadınlarımızın; kendilerini dokuz ay karınlarında taşıyıp,
zorlu bir doğumdan sonra dünyaya getirerek emzirip süt vererek
büyüten,hastalığında ve sağlığında devamlı yanında olan,
gece üzerini açtığında uykusundan fedakarlık yaparak,sıcak
yatağından kalkıp üzerini örten, üzerine titreyen, gece
uykusunu bölerek onu emziren, büyüdükten sonra dahi üzerinden
elini çekmeyen, evlenip çoluk çocuk sahibi olduktan sonra dahi,
iki eli kanda da olsa, hiçbir karşılık beklemeden onun yardımına
koşan, eşi çalışıyorsa, doğan çocuklarının bakımını da
üstlenen anneleri olduğunu ne zaman fark edip, kadınlarımıza
fazlasıyla hak ettikleri saygı ve sevgiyi gösterecekler?
Erkeklerimiz;
ne zaman, kadınlarımıza yönelik her el kaldırışlarında ve her
türlü kötü muameleye kalkıştıklarında, sanki annelerine karşı
bir kötü davranış içine girdiklerini hissederek, kadınlarımıza
daha saygılı davranmaya alışacaklar?
Erkeklerimiz;
kadınlarımızın giyim ve kuşamlarına, başlarını örtüp
açmalarına, doğum kontrollarına, doğum usullerine, doğuracakları
çocuk sayısına yönelik dayatmalarından, ne zaman vazgeçecekler?
Erkeklerimiz;
her konuda kadınlarımızı hor görme kompleksinden ve
önyargısından ne zaman kurtulacaklar?
Her şeyden de
önemlisi, erkeklerimiz; cinsel yaşamda, kendilerinin kadınlardan
daha üstün ve vazgeçilmez olmadıklarını, kadınlarla eşit
konumda olduklarını, kadınlarımızın, sadece kendi cinsel
zevklerini tatmin eden bir seks objesi olmadıklarını, cinsel
yaşamın da, kadın erkek, eşit ve ortak bir yaşam olduğunu,
kadın ve erkeğin, anahtar ve kilit misali, girintili ve çıkıntılı
anatomik yapılarıyla birbirlerinden ayrılmaz eşit ve ortak bir
işlev içinde olduklarını, cinsel sadakat ve namus kavramının,
erkekler için de geçerli olduğunu, azınlık olmalarına rağmen,
kadının namussuzunun olduğu gibi, karısını dahi zorla
pazarlayarak para kazanma alçaklığını yapan, adi ve namussuz
erkeklerin, burunlarından kıl aldırmadan aramızda serbestçe
dolaştıklarını, çocuk sahibi olamadıklarında, hatanın mutlak
surette kadında olmadığını, ne zaman anlayıp kabul edecekler?
Çok merak
ediyoruz doğrusu.
Bir erkek
olarak, bizi bu öz eleştiriyi yapıp, kendimizi sorgulamaya ve bu
makalemizi yazmaya sevk eden ve duygusal konuma gelmemize neden olan
olay, yine kadınlarımızı hor gören ve aşağılayan erkek egemen
Türk Dil Kurumunun “müsait” kelimesine verdiği anlam olmuştur.
Türk Dil
Kurumunun, “müsait” kelimesini, ikinci anlam olarak, “Flört
etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın)" olarak
tanımlanmasını, kınıyor ve Atatürk'ün kurduğu bir kurum olma
vasfını her geçen gün yitiren bu kurum yöneticilerini şiddetle
lanetliyoruz.
Türk Dil
Kurumunun bu ilkel mantığından, çağ dışı ve haksız akıl
yürütmesinden hareket ettiğimizde, teşbihte hata olmaz,
kendilerini tenzih ettiğimiz ahlaklı ve namuslu siyasetçilerimiz
alınmasınlar ama, müsait kelimesinin üçüncü anlamını;
“yolsuzluk yapmaya, rüşvet almaya, kolayca yalan söylemeye,din
ticareti yapmaya hazır olan (siyasetçi)”olarak da
tanımlayabiliriz, değil mi?
Bu çarpıcı
benzetmemiz, Türk Dil Kurumunun ne kadar hatalı ve zor bir işi
başardığını, kadına yönelik, onları hor gören, alçaltan,
bilinçaltı ve ön yargılı düşmanlıklarını ve
ayrımcılıklarını, açıkça ortaya koymaktadır.
Sakın
unutmayın, kadın; herşeyimizi onlara borçlu olduğumuz
annelerimizdir.
Tüm
kadınlarımıza ve annelerimize, buradan selam olsun.11/03/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi
Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder