Özel
Bankalar,kar amaçlı ticari kuruluşlardır.
Topladıkları
mevduatlar karşılığında mevduat sahiplerine verdikleri faiz ile
topladıkları mevduatları ihtiyaç sahibi kişilere kredi olarak
vermelerinin karşılığında aldıkları faizler arasındaki fark,
bankaların en önemli kazançlarından biridir.
Özel bankalar
da,mevduat sahiplerinin;paralarını, güvenerek mevduat olarak
kendilerine emanet etmeleri nedeniyle, bir yerde kamusal niteliğe
sahip kurumlar olup,bu nedenle Bankacılık Kanunu ile faaliyetleri
düzenlenmiş ve devletin denetimine tabi tutulmuşlardır.
Bu itibarla,
özel bankalar; Bankacılık Kanunu hükümlerine tabi
olarak,devletin denetiminde faaliyet gösteren ve kamunun güvenine
sahip, kar amaçlı ticari kuruluşlardır.
Bankalar,ihtiyaç
sahibi gerçek veya tüzel kişilere kredi verirlerken kredi
verecekleri kişi veya kuruluşların ekonomik durumlarını,kısaca
ifade etmek gerekirse, verdikleri kredilerin geri dönüşünü riske
atacak bir konumda olup olmadıklarını araştırırlar ve gerekli
teminatları alırlar.
Banka
yetkilileri; Bankacılık Kanununun 160.maddesine göre,görevi
nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve
gözetimiyle yükümlü olduğu para veya para yerine geçen evrak
veya senetleri veya diğer malları kendisinin ya da başkasının
zimmetine geçirirlerse, altı yıldan oniki yıla kadar hapis ve
beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacakları
gibi, bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm edilirler.
Yani, banka
yetkililerinin zimmet suçları, ağır bir cezai yaptırıma
bağlanmıştır.
Burada
tanımlanan zimmet suçu; sadece, banka yetkilileri tarafından
bankanın paralarının doğrudan kendisinin veya başkasının
cebine atılmasından,mal edilmesinden ibaret değildir.
Yargıtayın da
kabulüne göre;kredi kullandırmaya yetkili bir bankacı
tarafından,bankanın parasının doğrudan kendisinin veya bir
başkasının yararına mal edinilmesi,zimmete geçirilmesinin
yanısıra,gerekli mali istihbaratı yapmadan,gerekli teminatları
almadan veya gerekli araştırmayı yapmasına rağmen,kredi vereceği
kişi veya ticari kuruluşun mali yapısı itibariyle,vereceği
kredinin geri dönmeyeceğini bile bile,göz göre göre kredi
verilmesi ve o kredinin zamanında bankaya geri dönmemesi halinde
de,bu koşullarda kredi kulandıran bankacı açısından, zimmet
suçu işlenmiş sayılmaktadır.
Şimdi okurlar
diyeceklerdir ki;biz bankacı veya hukukçu değiliz bu bilgileri
bizimle niçin paylaşıyorsunuz?
Şunun için
değerli okurlar.
Hepiniz
medyadan izliyorsunuzdur,devletin hazinesini plansız
programsız,öncelikli ihtiyaç sırasına tabi
tutmadan,taşa,toprağa,inşaata,gereksiz, artı değer
yaratmayan,üretmeyen,yeni iş alanları açmayan ölü
yatırımlara,lükse harcayarak ülkemizi milyarlarca dolar iç ve
dış borca sokarak iflasın eşiğine getiren siyasal iktidar,şimdi
Koronovirüsün de üzerine tüy diktiği, içinde bulunduğumuz
ekonomik krizde, parasızlıktan kendilerine sahip çıkamadığı,destek
olamadığı,özellikle ortaboy işletmelere krediler vermesi için,
özel bankalara baskılar uygulamakta ve adeta banka
yetkililerini,geri dönmeyeceklerini bile bile krediler vermeye
zorlayan bir tutum sergilemektedir.
Yukarıda
yaptığımız, bankacıların zimmet suçu tanımına göre;siyasal
iktidar, bankacıları geri dönmeyeceklerini bile bile, kendilerine
emanet edilen bankanın paralarını kredi yoluyla ziyan etmek
suretiyle, zimmet suçunu işlemeye azmettirmektedir.
Bankacılık
Kanununun zimmet suçunu düzenleyen 160. maddesine ilave
edilen;”Bankacılık mevzuatı ile bankacılık usul ve
prensiplerine uygun kredi kullandırma, bu kredileri temdit etme veya
ek kredi kullandırma, taksitlendirme, teminata bağlama yahut sair
yöntemlerle yeniden yapılandırma işlemleri zimmet suçunu
oluşturmaz” hükmü dahi, bize göre; geri dönmeyeceğini
bilmesine rağmen, göz göre göre kredi kullandıran, bankanın
parasını kredi adı altında başkasına vererek batıran banka
yetkilisinin zimmet suçunu ortadan kaldıramaz.
Zira,bu hüküme
göre,zimmet suçunun oluşmaması için;banka yetkililerinin,
bankacılık mevzuatı ile bankacılık usul ve prensiplerine uygun
kredi kullandırması zorunludur.25/04/2020
Güner
YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder