Cumhurbaşkanı
Tayyip Bey; 14.Mart Tıp Bayramı nedeniyle dün sarayına davet
ettiği bir kısım doktorlarımızla topluca yemek yemiş ve tabi
her zaman yaptığı gibi, fırsatı değerlendirip, yemek öncesinde
bir konuşma yaparak, 13.Mart.2016 pazar günü Ankara Kızılay
Meydanında vuku bulan bombalı terör saldırısına da değinerek,
önümüzdeki günlerde özgürlüklere, özellikle de ifade ve
ifadeyi açıklama ve basın özgürlüklerine yönelik olarak
yapılmasını düşündüğü kısıtlamaların uygulamaya konulması
için, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Yargı'ya, gerekli uyarı
ve talimatlarını sıralamıştır.
Tayyip Bey,
doktorlarımıza hitaben yaptığı ve tüm kanallardan naklen
yayınlandığını bildiği için,doktorlardan ziyade tüm halkımıza
duyurmak istediği,özellikle muhalif kesime göz dağı ve tehdit
içeren beyanlarıyla, fiili olarak başında bulunduğu AKP
iktidarının, bölücü terörü önleme konusundaki beceriksizlik
ve başarısızlıklarının faturasını, istifa ederek ödemek
yerine,Ankara Kızılay Meydanında meydana gelen son katliam ile
öncesindeki yurt genelinde vuku bulan tüm katliamların faturasını,
muhalif basına, yazarlara,akademisyenlere, sivil toplum kuruluşu
yöneticilerine ve bu konuda muhalif fikir açıklayan tüm halkımıza
ödetmenin hazırlığı içinde olduklarının ipuçlarını
sıralayarak, terörü, özgürlükleri yok ederek
önleyebileceklerine ilişkin çok yanlış ve korkunç bir adımın,
diktanın sinyalini vermiş bulunmaktadır.
Tayyip Bey'in
yaptığı konuşmada, öyle korkunç, tehlikeli ve antidemokratik
beyanlar var ki; bu beyanlar, özgürlükçü yeni bir anayasa yapma
iddiasında bulunan Tayyip Bey ve filen onun başında bulunduğu AKP
iktidarının, bırakınız özgürlükçü yeni bir anayasa yapmayı,
12 Eylül darbe anayasasını dahi aratacak olan faşist ve baskıcı
yeni yasal düzenlemeler yaparak uygulamaya koyacaklarının
işaretini vermektedir.
Tayyip Bey
konuşmasında diyor ki;
"Elinde silahı,
bombası olan teröristle, konumunu, kalemini, unvanını, amacına
ulaşabilmesi için teröristin emrine verenin de hiçbir farkı
yoktur. Unvanı milletvekili, akademisyen, yazar, gazeteci, sivil
toplum kuruluşu yöneticisi olması o kişinin aslında bir terörist
olduğu gerçeğini değiştirmez. Bombayı patlatan, tetiği çeken
terörist olabilir ama o eylemin amacına ulaşmasını sağlayan
işte bu destekçiler, yardakçılardır"
"Terör
örgütlerine destek verdikleri için güvenlik güçlerimizce
yakalanan kişilerin adliyenin bir kapısından girip, diğerinden
çıkıp gitmesi artık tahammül edebileceğimiz bir durum değildir.
Bu mesele düşünce, basın veya örgütlenme özgürlüğü
meselesi değildir. Bu mesele Kızılay'daki son saldırıda da
görüldüğü gibi topyekün milletimizin hayatına kasteden
alçaklarla daha etkili mücadele edebilme meselesidir."
"Ya bizim
yanımızda olacaklar ya da teröristlerin yanında yer alacaklar. Bu
işin ortası yoktur. 'Ama, fakat' ile başlayan açıklamaları, bu
yöndeki tavırları 'teröristin yanında yer almanın ikrarı'
olarak görüyoruz"
Hangi rejimde yaşıyoruz
beyler, ülkemiz; hukukun üstünlüğüne dayalı, özgürlükçü
demokratik bir hukuk devleti değil midir?
Tayyip Bey bu beyanlarıyla
demek istiyor ki; bombayı patlatan,tetiği çeken terörist olsa da,
teröristin gerçekleştirdiği o eylemin amacına ulaşmasını
sağlayan, unvanı milletvekili, akademisyen, yazar, gazeteci, sivil
toplum kuruluşu yöneticisi kim olursa olsun, aslında onlar da bir
teröristtir, onların da, bombayı patlatan, tetiği çeken
teröristten bir farkları yoktur.
Dikkat buyurun ve altını
çizin lütfen;teröristin gerçekleştirdiği eylemin amacına
ulaşmasını sağlayan, yazar, gazeteci, akademisyen, sivil toplum
kuruluşu yöneticisi ve milletvekili de teröristtir diyor ve bu
meselenin
düşünce, basın veya örgütlenme özgürlüğü meselesi
olmadığını ilave ediyor. Önemli ve asıl niyetini ortaya koyan
bir ilave daha da yapıyor ve "Ya bizim yanımızda olacaklar,
ya da teröristlerin yanında yer alacaklar. Bu işin ortası
yoktur.” diyor.
Türkiye
Cumhuriyeti Yasalarının ve Anayasasının yanında olacaklar
demiyor. Bizim yanımızda, yani bizim görüşlerimizin,
savunduklarımızın, doğrularımızın ve icraatlarımızın
yanında yer alacaklar, ya da teröristlerin yanında yer alacaklar,
bu işin ortası yoktur diyor. Tayyip Bey'in hani eski tarihli meşhur
bir sözü vardı ya; “bitaraf olan bertaraf olur.” işte onun
yeni versiyonu, bitaraf olursan, bizden yana olmazsan, terörist
olursun diyor.
Tayyip Bey'e göre; yazar,
gazeteci, akademisyen,sivil toplum kuruluşu yöneticilerinin
terörist sayılmaları ve terörist muamelesi görmeleri için;
bunların söz ve beyanlarıyla, yazılarıyla ve haberleriyle,
teröristleri eylem yapmaya teşvik, yönlendime, özendirme ve hatta
azmettirmeleri gerekmiyor, terörist; hiçbir gazetecinin, yazarın,
düşünce açıklayanın, akademisyenin, sivil toplum kuruluşu
yöneticisinin, milletvekilinin teşviki, yönlendirmesi, telkini,
azmettirmesi ve özendirmesi olmaksızın, kendi hür iradesiyle bir
terör eylemi gerçekleştirse dahi, bu eylemin
gerçekleştirilmesinden sonra, o eylemin amacına ulaşmasını
sağlayan bir yazı ve haber yazar ve görüş açıklarsa, o kişi
terörist sayılacak ve teröristle aynı muameleye tabi
tutulacaktır.
Terör eylemin amacına
ulaşmasını sağlayan da ne demek oluyor? Özgürlükçü
demokrasilerde, ceza kanunlarına “Eylemin amacına ulaşmasını
sağlayan” gibi, ne olduğu belirsiz, nereye çekersen gidebilecek
ve her yana uzayacak,başı sonu belirli olmayan, kaypak ve soyut
kavramların yeri olamaz.
Tayyip Bey demek istiyor
ki; kendisinin ve fiilen başında bulunduğu AKP iktidarının, ülke
menfaatlerinin zararına olan, anayasa ve yasa dışı eylem,söylem
ve icraatlarını, örneğin AKP iktidarının; Ankara Kızılay
Meydanında teröristler tarafından gerçekleştirilen bombalı
katliam eylemindeki güvenlik ihmal ve zafiyetlerini, kimseler
eleştirmesin, doğruları dile getirmesin, ihmalleri bulunan
yetkililere yönelik istifa çağrıları yapmasın, eleştirel
yazı,makale ve haber yazıp yayınlamasın, görüş açıklamasın
ve sessiz kalsın. Aksine hareket eden gazeteciler, aydınlar,
akademisyenler, sivil toplum örgütü yöneticileri, milletvekiller
ve halktan kişiler, teröristlerin gerçekleştirdikleri bombalı ve
silahlı eylemin amacına ulaşmasını sağlamış olacaklar ve bu
nedenle de terörist sayılacaklardır.
Tayyip Bey; “terör
örgütlerine destek verdikleri için güvenlik güçlerimizce
yakalanan kişilerin adliyenin bir kapısından girip, diğerinden
çıkıp gitmesi artık tahammül edebileceğimiz bir durum değildir”
demek suretiyle, bu tür kişilerin mutlak
surette tutuklanmaları için yargı'ya da dolaylı olarak talimat
vermektedir.
Tayyip Bey'in, Tıp
Bayramı nedeniyle yaptığı konuşmasında dile getirdiği şekilde;
ülkeyi, demokratik özgürlükler eşliğinde, anayasaya ve yasalara
göre değil, adeta dikensiz bir gül bahçesi içinde ve kendi
kafasında özgürce yarattığı kendi özel yasalarına göre keyfi
bir şekilde idare edebilmek için uygulamaya koymak istediği
faşizan ve baskıcı yasal düzenlemelerin hayata geçmesi halinde,
ülkemizde düşünce ve düşünceyi açıklama ve basın
özgürlüğünden eser kalmayacak ve ülkemiz bugünü de aratacak
olan, diktanın karanlık sessizliğine gömülecektir. Örneğin
Ankara katliamından sonra bizim kaleme aldığımız ve içeriğinde
iktidarı istifaya çağıran ve iktidarı eleştiren görüşlerin
yer aldığı makaleler yüzünden, hiçbir suç içermemesine
rağmen, sadece demokratik eleştiri hakkımızı kullandık diye,
biz dahi terörist ilan edileceğiz.
Ne kadar korkunç ve
ürkütücü bir tehlike ve gelecek ile yüz yüze olduğumuzu bilmek
zorundayız. 15/03/2016
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder