Biz erkekler
tarafından, kendileriyle aynı hak ve özgürlüklere sahip, en az
erkekler kadar saygın, özgür ve eşit insanlar olarak kabul ve
saygı görülmelerini dileyerek, tüm kadınlarımızın
8.Mart.Kadınlar Gününü kutluyor ve bu günün anısına,
11.03.2015 günü yayınladığımız “K A D I N!..” başlıklı
makalemize, aşağıda aynen yer veriyoruz. 08/03/2016 Güner
YİĞİTBAŞI
K A D I N!...
Erkek egemen
toplumumuzda sevgili kadınlarımız erkeklerden kaynaklı daha ne
kadar eziyet ve çile çekecekler?
Erkeklerimiz;
kadınlarımızı, ne zaman, kendileriyle eşit, aynı hak ve
özgürlüklere sahip, yaradanın bir kulu ve insan olarak görmeye
başlayacaklar?
Erkeklerimiz,
kadınlarımızın; kendilerini dokuz ay karınlarında taşıyıp,
zorlu bir doğumdan sonra dünyaya getirerek emzirip süt vererek
büyüten,hastalığında ve sağlığında devamlı yanında olan,
gece üzerini açtığında uykusundan fedakarlık yaparak,sıcak
yatağından kalkıp üzerini örten, üzerine titreyen, gece
uykusunu bölerek onu emziren, büyüdükten sonra dahi üzerinden
elini çekmeyen, evlenip çoluk çocuk sahibi olduktan sonra dahi,
iki eli kanda da olsa, hiçbir karşılık beklemeden onun yardımına
koşan, eşi çalışıyorsa, doğan çocuklarının bakımını da
üstlenen anneleri olduğunu ne zaman fark edip, kadınlarımıza
fazlasıyla hak ettikleri saygı ve sevgiyi gösterecekler?
Erkeklerimiz;
ne zaman, kadınlarımıza yönelik her el kaldırışlarında ve her
türlü kötü muameleye kalkıştıklarında, sanki annelerine karşı
bir kötü davranış içine girdiklerini hissederek, kadınlarımıza
daha saygılı davranmaya alışacaklar?
Erkeklerimiz;
kadınlarımızın giyim ve kuşamlarına, başlarını örtüp
açmalarına, doğum kontrollarına, doğum usullerine, doğuracakları
çocuk sayısına yönelik dayatmalarından, ne zaman vazgeçecekler?
Erkeklerimiz;
her konuda kadınlarımızı hor görme kompleksinden ve
önyargısından ne zaman kurtulacaklar?
Her şeyden de
önemlisi, erkeklerimiz; cinsel yaşamda, kendilerinin kadınlardan
daha üstün ve vazgeçilmez olmadıklarını, kadınlarla eşit
konumda olduklarını, kadınlarımızın, sadece kendi cinsel
zevklerini tatmin eden bir seks objesi olmadıklarını, cinsel
yaşamın da, kadın erkek, eşit ve ortak bir yaşam olduğunu,
kadın ve erkeğin, anahtar ve kilit misali, girintili ve çıkıntılı
anatomik yapılarıyla birbirlerinden ayrılmaz eşit ve ortak bir
işlev içinde olduklarını, cinsel sadakat ve namus kavramının,
erkekler için de geçerli olduğunu, azınlık olmalarına rağmen,
kadının namussuzunun olduğu gibi, karısını dahi zorla
pazarlayarak para kazanma alçaklığını yapan, adi ve namussuz
erkeklerin, burunlarından kıl aldırmadan aramızda serbestçe
dolaştıklarını, çocuk sahibi olamadıklarında, hatanın mutlak
surette kadında olmadığını, ne zaman anlayıp kabul edecekler?
Çok merak
ediyoruz doğrusu.
Bir erkek
olarak, bizi bu öz eleştiriyi yapıp, kendimizi sorgulamaya ve bu
makalemizi yazmaya sevk eden ve duygusal konuma gelmemize neden olan
olay, yine kadınlarımızı hor gören ve aşağılayan erkek egemen
Türk Dil Kurumunun “müsait” kelimesine verdiği anlam olmuştur.
Türk Dil
Kurumunun, “müsait” kelimesini, ikinci anlam olarak, “Flört
etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın)" olarak
tanımlanmasını, kınıyor ve Atatürk'ün kurduğu bir kurum olma
vasfını her geçen gün yitiren bu kurum yöneticilerini şiddetle
lanetliyoruz.
Türk Dil
Kurumunun bu ilkel mantığından, çağ dışı ve haksız akıl
yürütmesinden hareket ettiğimizde, teşbihte hata olmaz,
kendilerini tenzih ettiğimiz ahlaklı ve namuslu siyasetçilerimiz
alınmasınlar ama, müsait kelimesinin üçüncü anlamını;
“yolsuzluk yapmaya, rüşvet almaya, kolayca yalan söylemeye,din
ticareti yapmaya hazır olan (siyasetçi)”olarak da
tanımlayabiliriz, değil mi?
Bu çarpıcı
benzetmemiz, Türk Dil Kurumunun ne kadar hatalı ve zor bir işi
başardığını, kadına yönelik, onları hor gören, alçaltan,
bilinçaltı ve ön yargılı düşmanlıklarını ve
ayrımcılıklarını, açıkça ortaya koymaktadır.
Sakın
unutmayın, kadın; herşeyimizi onlara borçlu olduğumuz
annelerimizdir.
Tüm
kadınlarımıza ve annelerimize, buradan selam olsun.11/03/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi
Avukat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder